Meriç Velidedeoğlu

‘Saray Siyaseti’

29 Kasım 2019 Cuma

Değerli dostlar, denizyoluyla İstanbul’a gelenler limana girerken, sollarında kalan kıyıda, “Topkapı Sarayı”nı -özellikle de- binanın üstünde yükselen “Kubbealtı Kulesi”ni görürler.

Bu kule, Osmanlı Devleti’nin sadrazamı ile vezirlerinin, “Meclis-i Vükela”nın, günümüzün “Bakanlar Kurulu” gibi toplanıp yönetim ile ilgili kararların alındığı alanın üstünde yükselir.

Mebusan Meclisi”nin oluşumuna, “1876” dek sürdü bu “Kubbealtı” toplantıları.

Siyaset bağlamındaki örnekleri gibi, kimi uygunsuz kararların da alındığı bu kurumda, 19. yy’ın başlarında (1810) yapılan bu toplantıyı izleyelim diyorum.

Osmanlı Devleti’nde, ekonomik durumun kökünden sarsıldığı bir sırada -halkın dışında- pazar esnafının da dayanacak durumu, gücü kalmadığından isyan edip yönetimi açıkça ağır sözlerle eleştirmeye başlamışlar.
Bu eleştiriler haykırmalar çoğalıp Saray’a dek ulaşır.

Derhal, “Meclis-i Vükela”, Saray’ın “Kubbealtı”nda toplanır.

Durum ele alınır, çözüm çareleri, yolları aranırken, Saray’ın sözcübaşısı Halet Efendi, yeterli bir önlem olarak bulduğu yöntemin derhal uygulanmasını ister.

Şöyle: “Şimdi Okçularbaşı’ndaki berberin başı kesilsin, başkalarına da korku gelir; böylece bu karşı gelenlerin arkası alınır!” der.

Ne var ki, Halet Efendi daha sözünü bitirmeden, “Vükela”dan biri, kendinden geçercesine: Aman ha! O benim berberim!” diye seslenince, Halet Efendi: “İlle de o olsun demek değil, öte yandaki berberin de olabilir...” demiş. (*)

Evet değerli dostlar, “Saray Siyaseti” böyle... Dolayısıyla, ne diyor, “CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdoroğlu? Cepleri için çalıştılar!” (Cumhuriyet  - 23.11.2019)

Görülüyor ki siyasetin içinde, hele siyasetin en tepesinde olan, en küçük ayrıntısına dek “mal varlığı”nın hesabını vermelidir.

Bu hesap verilmediğinde, siyasetçi her an bu soruyla karşı karşıya kalacaktır ki, kendi dayansa da taraftarları dayanmayabilir.

Öte yanda, “Ergenekon, Balyoz davalarıyla yaşam alanımıza iyice yerleşen “Kumpas” olayı, şu günlerde yine ortalara çıktı, “Saray’a giden CHP”li iddiasıyla.

Konu ile ilgili olarak, AKP Sözcüsü Ömer Çelik, Erdoğan’dan “özür” dilenmesini istiyormuş.

İnsan kendini tutamıyor, “TC Devleti”nin “Kurucu Başkanı”na, “ayyaş” diyen Erdoğan, “Atatürk”ten özür diledi mi, Sayın Ömer Çelik?

Dahası doymadı, anımsanacağı gibi İnönü’ye de aynı hakareti yaptı. Özür diledi mi Erdoğan, sayın Çelik?

Yine yapay gündem yaratılıp ekonomik sorunlar gündemden çekiliveriyor.

Halkın sıkıntısı ekonomik; açlık sınırında yaşayan ailelerin toplu ölümleri sürüyor.

Erdoğan’ın sıkıntısı ise “kendi içine göre bir muhalefet bulamadığındanmış!” Başkanı olduğu AKP’nin salı günkü “Grup Toplantısı”nda dile getirdi. (27.11.2019)

Erdoğan, bu sıkıntısına bir çare olarak bir de Kılıçdaroğlu’nun teklifini denese, TV’ye çıkıp karşı karşıya konuşarak nasıl bir muhalefet istediğini anlatsa...

Kılıçdaroğlu yıllar yılı kendisini davet ediyor, üstelik danışmanlarıyla birlikte bile olabilir diyor. Pek çok ülkede, iktidar ile muhalefetin başkanları TV’lerinde bu tür görüşmeler yapıyor, kaçan yok, üstelik Kılıçdaroğlu garanti verdi, korkulacak adam değilim diye...

Değerli dostlar, iki hafta önce küçük bir kaza geçirip sağ bileğimi incittiğim için burada noktalayayım.

Haftaya buluşmak üzere.

* Ahmet Rasim’in “Osmanlı’da Batışın Üç Evresi” adlı kitabından. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erasmus 19 Mart 2021
‘12 Mart 1921’ 12 Mart 2021
‘Manifesto!’ 5 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları