Meriç Velidedeoğlu

Şans!

10 Kasım 2017 Cuma

Önce, bu “şans” sözcüğüne şöyle bir değinsek diyorum değerli dostlar!
Bilindiği gibi, “şans” Fransızca, bunun karşılığı olarak kullandığımız “talih” de Arapça, ara sıra da olsa dillendirdiğimiz “baht” Farsça; peki bu sözün Türkçesi yok mu?
Var kuşkusuz; kullanmadığımız, kullanmaya kalksak artık bugün bize çok gülünç gelebilecek bu sözün, “kutsal, kutlu, kutsallık, kutlama, kutsallaştırmak gibi” türevleri her gün dilimizde. Ama yine var mı yok mu “şans”...
Bu kez bu sözcüğü, TC Devlet’nin başındaki Erdoğan’ın, “ne şanslı” olduğuna bir kez daha değinmek için kullanalım diyorum.
Anımsanacağı gibi, Erdoğan, rahatça Atatürk’e “diktatör” demişti; üstelik bununla yetinmemiş, ‘diktatör’e bir de ‘nitem’ (sıfat) eklemişti; insan yazmaktan utanıyor, ama Erdoğan rahatlıkla “ayyaş” demişti, böylece devletimizin “Kurucu Başkan”ı, hem diktatör,” hem de “ayyaş” oluvermişti...
Değerli dostlar, bugün “10 Kasım”; Atatürk’ün aramızdan ayrılışının “79. yılı; Atatürk’e böyle diyenin, “Anıtkabir”de saygı duruşunda bulunmasının anlamı nedir?
Yazıyı sürdürürsek bu soruya bir yanıt da belirir belki diyorum.
Evet, Atatürk’e bu deyiş çok büyük tepki yarattı; ama yandaş basında, “keşke demeseydi!” anlamına gelecek bir çift söz bile yer almamıştı...
Daha geçen ay; müftülerin nikâh kıymasına izin veren yasa için gösterilen tepkilere, “isteseniz de, istemeseniz de o kanun Meclis’ten geçecek” diye haykıranın, “devlet”in Meclis’in, tüm yönetim erklerinin başında olanın bu değerlendirmesiyle, muhalefetteki bir milletvekilinin değerlendirmesi farklı olabilir, olacaktır da...
Erdoğan’ın, “müftü yasası” için, buyurgan bir vurguyla dile getirdiği, dört-dörtlük “faşist bir söylem” değilse nedir?
Ayrıca, faşizmin, “kişisel bir rejim” olduğu da bilinir ve Erdoğan bu rejimin bu özelliğini -hemen hemen- her gün ortaya koyuyor; bir bakarsınız, aynı gün düzenlediği toplantıların birinde, “TEOG” sorunu dile getirilince, anında, “Söylerim TEOG’u kaldırırlar!” deyiverir; bu söylem “kişisel (faşist) rejim”e oldukça iyi bir örnek olsa da, bugünlerdeki, en uygun en taze örnek, Erdoğan’ın “Atatürk Kültür Merkezi”nin (AKM) yıkılacağını bildirmesi.
Yine de insan, acaba bu karar, “Bakanlar Kurulu”nda mı alındı? diye sormaktan kendini alamıyor; böyle olsa, bu toplantıların basın bildirisinde yer alması gerektiğini ve yer almadığını bilmemize karşın, yine de insan sormak istiyor; dahası yapılan proje, “ ‘Mühendislik, Mimarlık Fakülteleri’ne ya da ‘Meslek Odaları’na gönderildi mi?” sorusunun da anlamsız olacağını bilmemize karşın, yine de insan sormak istiyor...
Nitekim bu konuda, “Mimarlar Odası”nın, “Anayasa Mahkemesi”ne yaptığı başvuruyu, Erdoğan’ın değerlendirmesini, okumuşsunuz ya da duymuşsunuzdur.
Yine tam “kişisel (faşist) rejim”e örnek olacak, “Nereye müracaat ederseniz edin ‘2019’ inşallah ‘Atatürk Kültür Merkezi’nin bittiği yıl olacak! İstediğiniz kadar çırpının!” haykırışıyla...
“Çağdaş bir hukuk devleti” olduğu anayasasında yazılı olan ve yine böyle bir kurum olan, “Anayasa Mahkemesi”ne kaçıncı “meydan okuyuş”u bu?
Öte yanda bu “kişisel (faşist) rejim”in yaratıcısı “Faşist Diktatör Duçe”nin özellikle “basın özgürlüğü” ve “muhalif gazeteler”le ilgili uygulamalarına “Devlet Terörü” olduğunu ileri sürenlere, “Baylar bunlar ‘terör’ değil (...) bir hekimin insan yapısındaki iltihabı kaldırması gibi, bu (demokratik) kuruluşlar da sosyal yapıdan kaldırılıyor!” diye “90 yıl” önceki haykırması ile Erdoğan’ın “AKM”nin yıkılmasına karşı çıkışları “terör” üzerinden değerlendirmesine ne diyelim? Bu bir rastlantı mı? Yoksa “ortak” bir görüş mü?
Kuşkusuz daha başkaları da var, gelecek yazıya...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erasmus 19 Mart 2021
‘12 Mart 1921’ 12 Mart 2021
‘Manifesto!’ 5 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları