Meriç Velidedeoğlu

Öteki ‘ayyaş’ dedi Bu da ‘tarih’ten sildi

15 Nisan 2016 Cuma

Öyle sandı; “Eğitim Bakanı”nın, tarih öğretiminden “Atatürk”ü çıkaran atılımı ile sildirdiğini sandı Başbakan Davutoğlu. Yetmedi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la birlikte “Türk”süz, Atatürk’süz anayasa” dedi.
İlkin geriye dönüp, “Osmanlılık” sevdasına daldılar; Osmanlı’nın “Etrak-ı biidrak!” (idraksız Türkler) dünyasından “Türk”süz anayasa” söylemine geçtiler. Bu tutkunun ardından da, “1950”lilerin “TBMM”sinde, “siz isterseniz ‘hilafeti bile geri getirebilirsiniz!” diye haykıran Başbakan A. Menderes ile, mitinglerde “Kuran”ı kaldırıp göstererek konuşan Cumhurbaşkanı C. Bayar’ın ardılları olduklarını ilan ettiler. Ne ki, izlerini sürdürdükleri “Demokrat Parti” (DP) iktidarının bu ikilisinin, “ABD” tarafından davet edilip “Disneyland” gibi ünlü eğlence merkezlerinin de ziyaret edildiği “Amerika” gezisiyle iyice pekiştirilen (!) ilişkilerin bir ürünü olan, “Barış Gönüllüleri” tezgâhına değinilmez hiç...
Genç “Amerikan” kadınlarından oluşan bu gönüllüler, “İngilizce öğretmek (!), dostluk kurmak” amacıyla Anadolu’nun köylerine dek uzanıp yıllarca sürecek olan kanlı “mezhep çatışmaları”nın tohumlarını attıkları da anımsanmaz. Ayrıca, “DP” iktidarının başındaki bu ikilinin “dinci” söylemleriyle böyle bir siyasal yapıya kucak açması, her türlü “Atatürk” düşmanının ortalara dökülmesine neden olur ki, dönemin “Ticani” tarikatının üyeleri de çekiçlerle, keserlerle Atatürk büstlerini parçalamaya, heykellerine saldırmaya başlarlar; kırarlar, dökerler... Bunlardan da hiç söz etmez, günümüzün “Bayar-Menderes” düşkünleri.
Yine araya girip, bu “Ticani” tarikatına karşı “DP” iktidarının tutumunun, günümüz “AKP” iktidarının, yani Erdoğan’ın, “Fethullah Gülen Terör Örgütü” (FETÖ) ile ilgili olarak, “ne isterlerse verdiklerini” belirten bir bağlamda olmadığını söylemeliyiz; ama yine de Ticanilerin yakalanması için, kapsamlı bir çalışmaya çok da gönüllü olmadıkları bilinir.
Kuşkusuz, “1923 Atatürk Devrimi”ne karşı çıkışlar, dolayısiyle Atatürkdüşmanlığı, “DP” iktidarından sonra da sürdürüldü; “1990”lara gelince ortaya çıkan “İkinci Cumhuriyetçiler”, “Soros”un çocukları” yeni yöntemlerle -o günlerin pek tutulan söylemiyle- “Atatürk’e saldırmanın dayanılmaz hafifliği”ni yaşarlar. Dönemin kısaca belirtilen bu ortamlarında “R. Tayyip Erdoğan”ların, “Abdullah Gül”lerin sahneye çıkmaları ya da çıkartılmaları gecikmeyecektir.
“A. Gül” daha “1995”lerde, “Türkiye’ye en ağır tahribatı ‘laiklik’ ilkesinin yaptığını “belirtip, “Anayasa’nın cumhuriyeti ve laikliği tanımlayan ‘ilk üç maddesi’nin çok ‘ilkel’ olduğunu” söyler durur...
Anımsanacağı gibi “R.T. Erdoğan da, o sıralarda” İstanbul Belediye Başkanı”dır; ama görevini “Ben İstanbul’un imamıyım!” diye belirtir ve bu imamı “ABD” çok sever... “2000” yılına girilip, “Mayıs” ayı ortalarına varıldığında, “Cumhurbaşkanı A.N. Sezer”dir; ant içerek göreve başlarken yaptığı konuşmada, laikliği yalnızca “din ve vicdan özgürlüğü” olarak görenlere seslenip: “Laiklik, din ve vicdan özgürlüğü değildir. Laiklik tüm özgürlüklerin bu bağlamda din ve vicdan özgürlüğünün de güvencesidir!” der ve ardından da “Laiklik, devletin, sosyal, ekonomik, siyasal ve hukuksal temel düzenin kısmen de olsa din kurallarına dayandırılamayacağı düzenin adıdır!” diyerek vurgular. (16.05.2000)
Değerli dostlar, bu söylemin anayasada (1982) belirtilen “tanım ve anlayış”a bağlı, özellikle de kimi siyasetçiler için ders niteliğinde olduğu vurgulamasına bilmem katılır mısınız? “2002”ye gelindiğinde, “AKP” kurdurulmuş, “Atatürk”e hiç sıkılmadan “ayyaş” diyen “R.T. Erdoğan” da, “Başbakan”dır artık; “AKP” iktidarı, “AB”ye girmek için kıpırdanmaya başlayınca, “AB Parlamenteri Ooslander”, “Atatürk”ün, Atatürkçülüğün anyasamızdan silinmesini, yaşantımızdan da çıkartılmasını” ister. (2003)
Başka bir “AB parlamenteri J. Toubonda: “Sevr’i kabul edin!” diye bastırır (2005).
“2007” seçiminin üç günlük “AKP” milletvekili “Zafer Üskül” de Atatürk’ün dolayısiyle de “ulus”un anayasadan çıkartılmasını ister...
Noktalayalım; bu kadarı da yeter, “AKP”nin ‘Yeni Anayasası’nın doğrultusunu dahası “ne mene” bir şey olacağını anlamak için; ne dersiniz?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erasmus 19 Mart 2021
‘12 Mart 1921’ 12 Mart 2021
‘Manifesto!’ 5 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları