Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
‘Ölmeden Hakkımızı Verin!’
Başlık, “24 Kasım” günü Türkiye’nin dört bir yanından Ankara’ya gelen binlerce “taşeron işçi”nin artık çığlığa dönen seslenişi.
“Üç” yıldır kendilerine bir türlü verilmeyen “haklar”ını isteyen taşeron işçiler, duyuramadıkları seslerini duyurmak için bir haftadır yürüyorlardı.
17 Kasım’da, türlü illerden yola çıkan binlerce demiryolu taşeron emekçisi, sonunda “24 Kasım Pazartesi” günü Ankara’ya vardılar.
“Karayolları Genel Müdürlüğü” önünde toplanıp; “Haklarımızı vermek için Soma, Ermenek’te olduğu gibi başımıza bir şey gelmesini mi bekliyorsunuz?”, “Bu insanların köle gibi çalıştırılmalarını mı izleyeceksiniz?” diye haykırarak “AKP” iktidarına seslendiler.
Ankara’da bu sesler yükselirken, “R.T. Erdoğan” da “Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi”nde konuşuyordu; tıpkı cuma günleri camide “minber”e çıkıp “hutbe” okuyan tam bir hutbeci kimliğiyle: “Kadın erkek eşit olamaaaz!” diye keyifle sesleniyordu...
Ayrıca dile getirdiği bu “eşitsizliği”, “fıtrat”a, “yaratılmış”a, dolaysiyle “yaratan”a bağlıyor ve “yaratan” böyle istemişse, “önüne geçemezsiniz ki” demeye getiriyordu.
Ama hemen ardından da: “Ancak kadın özellikle ‘adalet’ karşısındaki eşitliği asıl olandır. Kadınların ihtiyacı olan eşitlikten ziyade eşdeğer olabilmektir. Yani ‘adalettir!” dedi ve bunun altını çizdi.
Peki, bu nasıl bir “adalet”ti? Hem kadın-erkek “eşit” olmayacak hem de “adalet”in karşısında “eşit” olacaklar...
Nasıl olacak bu?
Değerli dostlar, “Erdoğan”ın sözünü ettiği “adalet”, çağdaş evrensel hukukun ve bunun içinde yer alan hukukumuzun dayandığı “adalet” olmadığı ortadadır; çünkü bu “hukuk”ta “adalet”in anlamı “eşitlik”tir.
“Adalet”in “temel direği” olan bu “eşitlik”, “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi”nde yer alan: “Irk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal görüş, ulusal ve toplumsal köken, doğuş ya da benzeri başka bir statü gibi herhangi bir ayrım gözetilmeksizin” kabul edilen “eşitlik”tir.
Dolaysiyle ancak böyle bir “eşitlik” görüşüne dayandığında “adalet”ten söz edilebilir; “fıtrat”ın geçerli olduğu bir bağlamda bu “adalet”in sözü edilemez.
“Fıtrat”a dayatılan “ayrım”ı içeren böyle bir “adalet” anlayışını, ancak “Referansımız İslamdır!” ve “Elhamdülillah şeriatçıyım!” diyen “R.T. Erdoğan” gibilerinden çıkar...
Kısacası böyle bir “adalet”in, “kadın-erkek eşitsizliği” üzerine kurulu “adalet”in ancak “şeriat”ta, İslam hukukunda yer aldığının anımsatılmasına bilmem gerek var mı?
“R.T. Erdoğan”ın “yasa” (kanun) önünde “eşitlik”ten değil de “adalet” karşısındaki “eşitlik”ten söz etme kurnazlığının anlamı bu...
Aldığı eğitimde kendisine öğretilen, “tenzil-tevil”, “tefsir”, “cedel” gibi “öğretiler”in ona bu gibi yutturmalar, “yapay gündemler” yaratmada ne denli kolaylıklar sağladığı açıkça görülmektedir.
Kuşkusuz bu tür oyalamalarda, cambazlıklarda, insan “karakter”inin de büyük payı olduğu unutulmamalıdır...
Bilmem katılır mısınız?
“Erdoğan”, kadınlara böyle bir alalama yapmayı sürdürürken; “taşeron işçiler” de, onun Başbakanlığı sürecinde “hukuk” yoluyla ancak savaşa savaşa kazandıkları “kadro” haklarının hâlâ kendilerine tanınmadığı için: “Ölmeden hakkımızı verin!”; artık, “Ölü toplayıcısı haline geldik!” diye haykırarak seslerini duyurmaya çalışıyorlardı.
“Erdoğan”ın, maden ocağında çalışan “301 işçi”nin toplu ölümlerini: “Bu işin fıtratında ölüm var!” diyerek “fıtrata sığınıp” rahatça karşılamasını anımsayınca, demiryolu emekçileri için de, “Ölü toplayıcılık bu işin fıtratında var!” diyebileceğini insan -haklı olarakdüşününce irkiliyor...
Dolaysiyle, “yaratılmış”a, “yaratan”a sığınarak “inanç”ı, siyaseti için bu ölçüde kullanıp, “pazara” çıkarması karşısında da insan irkiliyor...
Öte yanda, Batı’ d a , Almanya’da, maden ocağı işçilerinin yıllardır “bir tek kayıp” vermemelerinin nedeni ne olabilir?
“Fıtrat”ında, “insan”ı bu denli “değersiz” görmenin yer almadığı -halkın söylemiyle- “insan gibi insan”ı başlarına getirmek mi?
Bu bağlamda kuşkusuz, “fıtrat”ında “kadın”ı, “ikinci sınıf” insana indirgeyen bir yapısı olmayan bir insanı seçmeleri, artık kadınların da bilincinde yer alması gerekmez mi? Hiç olmazsa bu “indirgeme”yi yadsıyanların...
Ne dersiniz?
Yarın “Beşiktaş”ta olalım, üstelik çoğalarak.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Turizm öğrencilerinden çarpıcı yanıtlar
- Babadan Asker oğluna duygusal karşılama
- Dikkat! Kavimler Göçü 2.0 başlıyor mu? Dr. Cenk Özatıcı
- İBB'de yeni uygulama: Ücretsiz HPV aşısı
- Milli Eğitim Bakanı Tekin'den 'mülakat' açıklaması
- Besin alerjisi nasıl tedavi ediliyor?
- 10-16 Mayıs Engelliler Haftası
- Cumhuriyet Vakfı Başkanı Alev Coşkun konuşma
- Özgür Özel'den 'atama' çıkışı
- Özgür Özel kutlama programında
En Çok Okunan Haberler
- 'Ben olsam içeri alırdım'
- Küçük alanda yetiştiriliyor, getirisi yüksek
- İtalyan basını kıyafetini yazdı: '10 üzerinden...'
- Laik, çağdaş, bilimsel eğitim çağrısı
- Ayhan Bora Kaplan soruşturmasında sıcak gelişme
- 'Cüret edenlerin başı ezilmeli'
- 'Beni de öldürecekler, haberiniz olsun'
- Selen hemşirenin ölümünde flaş gelişme!
- TL mevduat faizi dengelendi
- Kalın'ın kurucularından olduğu SETA'dan TÜGVA'ya