Meriç Velidedeoğlu

‘Leyla’lar!

29 Haziran 2018 Cuma

Yaklaşık dokuz, on gün önce, Diyanet’in televizyon ekranında, yalnızca küçük kız çocuklarına verilen bir ders programı yayını vardı.
“4-6” yaşlarında, başları, alınlarını da içine alacak biçimde örtülü, “15” kadar küçük kız çocuğu, dizleri üstünde yere oturmuşlar, genç bir ağabeyin söylediklerini dinliyorlar, hem de oldukça yüksekteki bir ekrana yazdıklarını izlemeye çabalıyorlardı, boyunlarını uzata uzata...
Delikanlı Hoca, büyük bir özenle, bu küçük kızlara “Arap” harflerini öğretmekteydi... Televizyonu açtığımda, “elif” ile “lâm” harflerinin, nasıl bir araya gelip nasıl bir “hece” oluşturduklarını -öyküsel bir bağlamda- yumuşak bir sesle anlatıyordu.
Bu durumda bu küçük kız çocukları, kendi anadilinde okumayı öğrenmeden önce Arapça okumayı öğreniyorlar, dolaysiyle -kenarından köşesinden de olsa- Arapça’yı da...
E, böyle olunca da, “Tayyip Dede”lerinin, tane tane Arapça söylediği o “Arap atasözleri”ni de -yavaş yavaş- anlayabileceklerdi...
Dayanamadım, program bitmeden kapattım televizyonu; çünkü az önce, günlerdir aranan dört yaşındaki “kayıp” Leyla ile ilgili haberi izlemiştim; onun kayboluşunun üzüntüsü içindeyken, bu küçücük kız çocuklarının durumunun da pek farklı olmayacağını, bu yavrularımızın da, “15”inde evlendirileceklerini düşündüm, belki de “13”ünde... Bu durumda onlar da “kayıp” olmayacaklar mı? Ayrıca, dikkate alınmayan bir durum da var; Erdoğan: “Dinde değil, dinin dilinde reform şart!” demişti, Diyanet’çe düzenlenen, “Dördüncü Din Şûrası”nda (2009).
Oysa günümüzde, bu örnekte olduğu gibi tam tersi yapılıyor... Bu durumu toplum, “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!” diyerek, gerçekten uygun bir anlatımla ortaya koymuş; kuşkusuz günümüz Türkiye’sinin durumunu da...
Erdoğan’ın bu söylediği “yıllarca önceydi” dense de, daha dün “İslam güncelleşmeli!” demedi mi? (Mart 2018)
Demek ki seçime dört ay kala söylemiş, “seçim” olup bittiğine ve alınan sonuca göre, bu konuda bir yenisini dile getirip, gündeme oturtuverir...
Ve değerli dostlar bu günlerde -haklı olarak- seçimlerin sonuçları üzerine yapılan değerlendirmeler yoğun olarak sürüyor, daha da sürecektir; dolaysiyle konumuzu, Danimarkalı düşünür Kierkegaard’ın (1813-1855) “Hayatı ileriye dönük yaşar, geriye dönüp anlarız!” deyişi doğrultusunda sürdürelim; Erdoğan’ın daha önceki yıllarda türlü bağlamlardaki söylemlerine, hemen ardından da yaptığı geri dönüşlere, “söylediğinin tam tersini dile getirişine” değinelim; tam zamanıdır...
Öyle çok uzaklara değil, şöyle “14-15” yıl öncesine gidelim; “2004”te, Cidde’de yapılan, “İslam Ortak Pazarı” toplantısında, “Paranın dini, imanı olmadığı gibi, ekonominin de yoktur, dolaysiyle ‘İslam Ortak Pazarı’ veya İslam ekonomisinden söz edilmemesi gerekir!” dediğinde, izleyiciler tarafından alkışlanınca, Erdoğan’ı yere göğe sığdıramamıştık...
Öyle ki o sırada, Hürriyet’in -sanırım- Başyazarı, “R.T. Erdoğan’ı alkışlamak Atatürk’ü alkışlamaktır!” diye yazacak kadar ileri gitmişti...
Çok sürmedi, bir yıl sonra, Başbakan Erdoğan, ayrıca partisi, hükümeti, topu birden tam “yüz seksen” derecelik bir dönüş yaparak, “İslam Ekonomisi”nin, “İslam Ticareti”nin, “İslam Özel Sektörü”nün varlığını kabul ediverdiler...
Üstelik öyle bir kabul ediş ki, bu “İslami Oluşum”un, sorunlarını çözmek için, bir “Şeriat Mahkemesi”nde yargılanmayı bile kabul ettiler...
Değerli dostlar, bunları anımsayıp anımsatırken, Erdoğan’ın, 24 Haziran seçimlerinden önce, “TV”de yaptığı bir konuşmasında, “Ben, ekonomistim!” demesini de insan pek yerinde buluyor...
Siz ne dersiniz? Günümüzün, “Cumhuriyet Halk Partisi”nde (CHP) yaşanmakta olan son duruma gelince, üzülmemek olası değil...
Yarım yüzyılı da aşan bir süre önce, “CHP”nin, kırmızı kumaş üzerine, beyaz altı oklu amblemini, babam cüzdanından çıkarıp gösterdiğinde henüz okullu olmuştum; “1923 Atatürk Devrimi”nin partisinin, “CHP”nin kurucu “İlk Kuşağı” (nesli) ile birlikte -benim de kuşağım olan-“İkinci Kuşak”, hep “CHP”nin tarihiyle birlikte büyüdük; bizler gidiciyiz; ne ki “CHP”, hep yaşayacaktır, yaşamalıdır; kuşkusuz, Kurucu Başkanı Atatürk’ün çizdiği yolda...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erasmus 19 Mart 2021
‘12 Mart 1921’ 12 Mart 2021
‘Manifesto!’ 5 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları