Meriç Velidedeoğlu

‘Kuvayi Milliye’ ve ‘İradei Milliye’

22 Nisan 2016 Cuma

“Osmanlı Devleti”, “Birinci Paylaşım Savaşı”nda yenilince, başkent İstanbul “16 Mart 1920”de işgal edilir “padişah iradesi”yle “1877”de açılıp ardından yine aynı iradeyle, birkaç kez kapatılıp açılan Osmanlı’nın “Mebusan Meclisi” de kuşkusuz kapatılacaktır.
“Kongreler”i yapıp Ankara’ya gelen “Atatürk”; “padişah”ın, “tek kişinin iradesi”ne bağlı meclisi yerine, “Ulusal Güçleri” ve “Ulusal İrade”yi egemen kılacak bir “Meclis” kurulması için harekete geçer; “23 Nisan 1920” günü açılmasına karar verilir; ayrıca, “Osmanlı ülkesinin her yerinde hükümet konağına gidilerek, Meclis’in açılışından dolayı ‘resmi kutlamalar’ yapılması” istenir (19.4.1920)
Oysa -dış destekle- başlatılan gerici ayaklanmalar, ardı ardına yapılan üç “Anzavur İsyanı” yetmezmiş gibi, “Bolu-Düzce Ayaklanması” neredeyse Ankara’ya ulaşacak gibidir. Ne ki kutlama ve kutlamalar yapılacaktır.
“23 Nisan” günü törenle “Büyük Millet Meclisi” (BMM) açılır; Atatürk, “Meclis Başkanı” seçilir; ardından bakanları “tek tek” Meclis’çe seçilen “BMM Hükümeti” kurulur; hazırlanan hükümet programı da Meclis’e sunulur; en çok tartışılan “Maarif İşleri (Eğitim) Vekâleti”nin programında “medreseler”e neden yer verilmediğidir: Kimi hoca milletvekillerince uzun uzun tartışılır; ayrıca, halkın dilindeki sözcükleri toplayarak “Büyük Türk Sözlüğü” oluşturulacağı da belirtir; böylece “Türkçe”nin bir “Çorba DİL” olmaktan kurtarma çabaları da yer alır ki, bunlar “1923 Atatürk Devrimi”nin atılan öncü tohumlarındandır.
Tartışmaların sonunda bu ilk hükümetin programı onaylanır; dolaysiyle “halk”a dayanan bir “Meclis”, bu Meclis’in oluşturduğu ve “Başkanı Atatürk” olan bir “Bakanlar Kurulu” yani bir “Hükümet” ve buna sahip yepyeni bir “Devlet”.
Anımsanacağı gibi “devlet başkanı”, “Cumhuriyet” ilan edildikten sonra “Cumhurbaşkanı” olarak belirecektir. Kurulan bu “Büyük Millet Meclisi Hükümeti”nin dış dünya ile ilgili ilk ilişkisi de, “Sovyet Rusya”ya bir “kurul” gönderilmesiyle başlayacaktır. (11.5.1920)
Bu Meclis’in kurulduğu ilk günden başlayarak, “Meclis Yazı İşleri”nde görev yapan, o tarihte de “Ankara Sultanisi (Lise)” öğrencisi olan “Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu”nun verdiği adla bu “İlk Meclis”de de durum öyle güllük gülistanlık değildir; Atatürk’e ve kurulan hükümete karşı olanlar, savaş sırasında, olumsuz oylarıyla zaman kaybettirip tehlikeli olmaya başlayınca, olumlu sonuçlar almaya yönelik, “Birinci Grup” adıyla anılan “Müdafaai Hukuk Grubu” ile bunların karşısında yer alan “İkinci Grup” oluştu ve oluşturuldu.
Meclis’te milletvekillerinin hangi gruptan oldukları giydikleri kalpaklardan belli olurdu; kalpağın iki ucunu, Atatürk’ün giydiği gibi, iki yana getirenler “Birinci Grup”tan, iki ucu öne arkaya getirerek giyenlerin de “İkinci Grup”tan oldukları anlaşılırdı.
Bu “İkinci Grub”un Başkanı olarak kabul edilen de, “Erzurum Milletvekili” Hüseyin Avni idi (Ulaş). Bir “savaş meclisi” de olan bu “İlk Meclis”te, saniyelerin bile önemli olduğunu umursamayan bir tutum içinde olduğu, ayrıca Atatürk’e karşı duruşu -her ne denli günümüz “Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan”ın “ayyaş” diyebilen ölçüsünde olmasa da - Atatürk’ün, “Başkomutanlığına direnişi”, bu konuyla ilgili olarak, milletvekillerine “Uyuşuklar!” diye bağırdığı Meclis’in “Zabıt Cerideleri”nde (Tutanak Dergileri) yer aldığı gibi; Atatürk, “Söylev”de de (Nutuk) dile getirir.
Bilmem anımsanır mı, iş dünyasının ünlülerinden “Cem Boyner”in siyasete atılıp, kurduğu “Yeni Demokrasi Partisi”nin, “Manevi Başkanı” olarak “Hüseyin Avni Ulaş”ı seçtiği?
Bunu anımsayınca da insan, dün olduğu gibi, bugün de Atatürk’e karşı oluşun -temel direklerinden birinde “dinsel özgürlük” yaftası asılı olanbir siyasal parti kurup, bunun üzerinden sağlamanın geçerliliğini sürdürdüğünü düşünüyor; hele bu yoldaki ilk parti olup “Dinsel düşünce ve inançlara saygılıyız” diyen “Terakkiperver Cumhuriyet Partisi”ni, ardından gelen, “Bayar” ile, milletvekillerine, “Siz isterseniz ‘Hilafet’i bile getirebilirsiniz!” diyebilen “Menderes”in “Demokrat Partisi”ni anımsayınca...
Günümüzün “AKP”sinden söz etmeye gerek var mı?
Yarın “23 Nisan”ı kutlamak için alanlardayız, sokaklardayız!..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erasmus 19 Mart 2021
‘12 Mart 1921’ 12 Mart 2021
‘Manifesto!’ 5 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları