Meriç Velidedeoğlu

‘Koltuk’

20 Eylül 2019 Cuma

Değerli dostlar, gazetemiz Cumhuriyet’in Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya, her pazartesi günü olduğu gibi, bu hafta başında da “Cumhuriyet’ten Okurlara” köşesinde, “İstanbul’u kaybeden, Türkiye’yi kaybeder!” diyen Erdoğan’ın bu söylemini anımsatarak seslendi okurlara.
Bu bağlamda, Erdoğan’ın bir başka dile getirişi de, “İstanbul’u yöneten Türkiye’yi yönetir!” vurgulamasıdır.
Dolaysiyle, İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’yla uğraşır durur...
İmamoğlu’nun yönetime başlamasıyla birlikte, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden istifa edenlerin yoğunluğunu anımsatıp, kendisinin, “İBB Başkanı olduğu dönemde, önceki dönemden kalma hiç kimseyi yerinden, ekmeğinden ve aşından etmediklerini” söyler hep...
Gerçeklerden bu denli uzak böyle bir açıklamaya insan dayanamıyor; nitekim Cumhuriyet’te, Miyase İlknur, Erdoğan’ın bu konudaki tutumunu gözler önüne şöyle seriverdi:
“Erdoğan’ın 1994 yılında, İstanbul Belediye Başkanlığı koltuğuna oturduktan sonra, İSTON’dan ‘139’, SUSER’den ‘120’, Metro AŞ’den ‘45’ işçiyi kapının önüne koydu; ‘47’ bürokratı da Sarıgazi’de, prefabrik bir şantiyeye sürdü!..” dedi.
Erdoğan’ın, İstanbul Belediye Başkanı’yla bu tür uğraşısından başka, Saray’daki “davet” sırasındakini de İmamoğlu’ndan dinleyelim:
“Oturduğumuz sandalye durup dururken kırıldı. Sayın Cumhurbaşkanı, ‘israf’ yaptın dedi. Ben de, ‘bu israf değil sandalye kırık’ dedim!”
Sandalye niye kırıktı? “Bunu, Cumhurbaşkanlığı araştırsın (...) Oturduğumuz yerden belliydi. Alfabetik sıraya göre dizilmiş durumdaydı (!)” dedi...
Haklı kuşkusuz; çünkü bu bir “davet”ti, İmamoğlu da tıpkı öteki BB Başkanları gibi Erdoğan’ın daveti üzerine gelmişti Saray’a...
Olay, “kırık sandalye” olarak adlandırılıyor; “sandalye”, Türkçe bir “söz” değil, Arapça asıllı; “arkalıklı, kol koyacak yerleri olmayan bir kişilik oturma eşyası” diye belirtiliyor sözlüklerde.
Oysa, İmamoğlu’nun oturduğu, arkalıklı, kol dayanma yerleri de olan, Türkçe bir sözle belirtilen “Koltuk”.
Ayrıca bilindiği gibi, bu “Koltuk” sözünün siyasi bir anlamı da var; “ ‘koltuk’ta olmak” (siyasetin içinde olmak), “ ‘koltuk’tan düşmek” (siyasetten çekilmek ya da düşürülmek) gibi.
Dolaysiyle Erdoğan, apaçık bir biçimde, “koltuk” sözünü kullanarak değil de “kırık sandalye” sözüyle mi duyurdu, İmamoğlu hakkında düşündüklerini?
Ne var ki olayın, kırık sandalyenin değiştirilmesiyle, ortadan kalkmasıyla bitmediği, İmamoğlu’na kırık sandalye yerine getirilen ikincisinin de bir süre sonra bir görevli tarafından, “Başkanım bu sandalye de pek sağlam değil!” diyerek sürdüğü, değiştirilip üçüncü sandalyenin devreye girmesiyle noktalandığı görüldü.
Tam anlamıyla, “maskaralık” denecek bu durum karşısında ortaçağların “Galileo Davası”nı düşündüm.
Galileo, bilindiği gibi, 1600’lü yılların tanınmış İtalyan bir gökbilimcidir. Ne ki dünyanın hareketsiz değil, döndüğünü söylemesi “din”e aykırıdır; bu dinsel konulara özgülenmiş, yargılanan, suçlu bulunursa diri diri yakılma kararı veren Engizisyon Mahkemesi’nde yargılanacaktır; bunun için yaşadığı Floransa kentinden Roma’ya getirilecektir.
Ne var ki, Galileo hastadır; daha fazla hastalanmasına neden olmayacak bir yolla, bütün seçenekler incelendikten sonra bir “tahtırevan” ile 23 günde Roma’ya getirilir, uzun bir süre hastalığının bitmesi beklendikten sonra... (1632)
Demek istediğim, ortaçağda en büyük düşman olarak görülen “dine karşı geliş” bile, gerektiğinde anlayışla karşılanması, ara sıra olsa da...
Öte yandan, Papa Urban’ın ölçüsüz harcamaları, Vatikan’ın onca sorununa bir de parasal, bir bakıma “ekonomik sorun” katması büyük bir sıkıntı yaratınca, Urban’ın bir “Galileo Davası”nı yarattığı da ileri sürülür.
Değerli dostlar, bu “yöntem”in yüzlerce yıl sora, günümüzde de geçerli olduğu bilinir; dahası kimi ülkelerde yaşanmaktadır bile; dolaysiyle Erdoğan’ın, İmamoğlu’na yaşattığı “kırık sandalye” olayına bu açıdan da bakmak gerekir mi dersiniz?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erasmus 19 Mart 2021
‘12 Mart 1921’ 12 Mart 2021
‘Manifesto!’ 5 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları