Meriç Velidedeoğlu

‘Hanımefendi!’

06 Eylül 2019 Cuma

Geçen ayın “18 Ağustos” günü, Kırıkkale’de bir kafede işlenen, ülkemizi ayağa kaldıran o korkunç cinaye-ti, devletimizin başındaki R. Tayyip Beyfendi, on yaşındaki kızının önünde babası tarafından bıçaklanarak öldürülen anneyi, “Emine Bulut Hanımefendi...” diyerek andı, ardından ağır bir dille de cinayeti kınadı...
Kınamasına kınadı da, iktidarları sürecinde “son 15 yılda” aile içi şiddet nedeniyle hayatını kaybeden kadınların sayısı “15 bin”i geçtiğinden son yedi yılda da “yüzde 1400” arttığından söz etmediği gibi, “kadın cinayetlerini durdurun!” diyerek yürüyüş yapan kadınların yollarını kesmeye kalkıştı...
Oysa, korkunç bir boyuta ulaşan bu durumu, bir “din adamı” olarak dinsel bağlamda ele alabilirdi.
Çünkü bu sorunun çözümünde, sorunun “din temelli” kaynağını dikkate almadan kalıcı bir çözüme ulaşmasının pek olanağı yok gibi.
Çünkü “kitap dinleri” ya da “vahy dinleri (göksel dinler)” denilen Musevilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlıkta, “cinsel eşitlik” geçerli değildir. Bu durum, her üç dinde de daha ilk adımda, kadının yaratılış biçimiyle, “erkeğin kaburga kemiğinden yaratılmasıyla” ortaya konmuştur.
Gerçekten, ilk kitaplı din olan Museviliğin kutsal kitabı “Tevrat”ta kadının yaratılışı, Adem’i yalnızlıktan kurtarma ve ona yardımcı olma nedeniyle” olduğu açıkça bildirilir. (Tekvin 2/18.)
Bu dinin ardından gelen “Hıristiyanlık”ta da bu yaradılış biçimi kabul edilir; bilindiği gibi “İslam”da da kabul görür.
Bu durumda, bir “kavim devleti” olan İsrail bir yana, Batı’da Hıristiyan ülkelerde, bizdeki boyutta, yoğunlukta “kadın cinayetleri” olayından söz edilmemesinin nedeni, bu ülkelerin bir “Reform” geçirmeleri, ardından da bir “Aydınlanma” süreci yaşayarak, değişmez kurallarla (Hıristiyan şeriatı) temeli “değişim” olan yaşamı düzenlemeye son vermeleri midir?
“1789 Fransız Devrimi”yle “laiklik ilkesi”ni kabullenmeleri midir?
Değerli dostlar mahkemelerimizde yargıç kürsüsünün arkasındaki duvarda, “Adalet Mülkün Temelidir” diye yazar, “mülk” bilindiği gibi “devlet”tir ve “adalet”in temelinin “eşitlik” olduğu da bilinir, kuşkusuz bu eşitliklerin başında “cinsel eşitlik” olduğu da...
Ne var ki, çağdaş, laik bir hukuk devleti olan T.C. Devleti başındaki “Beyefendi” haykırıyordu:
“Referansımız İslamdır!”
“Hedefimiz ‘İslam Devleti’dir!”
“Hem laik hem Müslüman olunamaz!”

“Ya Müslaman olacaksın, ya laik!” diye...
Ve, “bu yılın ilk yedi ayında, tam 245 kadınımız sevgili, nişanlı ve koca kurbanı oldu...
Ve “Boşanmış Mağdur Babalar Derneği” Başkanı Muhammet Özen: “Aslan parçası, meydanda karıyı boğazlamış. Yüreğim buz oldu. Biz bu kahraman kadar olmadık!” diye...
Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Güldane Kürkaya, bu sözler için resen (doğrudan doğruya) tutanak tutmuş, soruşturma başlatmış... Teşekkürler!..
Ne var ki bitmiyor; matematik öğretmeni Ahmet Y., zulüm gördüğü için boşanma davası açan, geçen hafta da doğum yapan eşini hastane ziyaretinde, eve dönmesini kabul etmeyince bıçaklamış, Güldane Y. yoğun bakımda... (gazeteler)
“Kadın sorunu değil, bu erkek sorunudur!” diyor, M. Balbay...
Haklı; “İslam Ülkeleri” bağlamında...
Ve yılların “laik devleti”nin başına bir din adamı Beyefendi(!) geçince de...
Ne dersiniz?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erasmus 19 Mart 2021
‘12 Mart 1921’ 12 Mart 2021
‘Manifesto!’ 5 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları