Meriç Velidedeoğlu

Bayram yazısı

25 Eylül 2015 Cuma

Yazı günleri özellikle dini bayram günlerine rastlayan -söz aramızda benim gibi “yaşlıbaşlı” mı, yoksa “dinozorlar” mı, ya da piyasaya yeni sürülen “vizyonsuz yaşlılar” mı desek- kimi yazarlar, eski bayram günlerinden söz etmeyi gelenekleştirmişlerdi; anlattıkları da büyük çoğunlukla “çocukluk” günlerinin anıları olurdu.
Böyle bir yazıyı hiç denememiştim. Eh, artık zamanı geldi geçiyor bile; başlayayım dedim; ne ki, çocukluğumu anımsamaya daha adımımı atmadan gözümün önüne deniz kıyısında, ama yatağında yatıyormuş gibi yan dönüp uyuyakalmış “2-3” yaşındaki “Aylan” bebek beliriverdi; “Bodrum”un o pırıl pırıl kumuyla oynamak için mi oradaydı? Ama ne kovası ne de kürekçiği vardı; üstelik soluk da almıyordu...
Bir “mülteci” olup, hiç büyümeyecek ve hep aynı yaşta kalacak olan “Aylan”, babasının kucağında uzaklaşırken yurttaşı, yaştaşı “Sayif” bebek de eylemdeydi, tek başına “direniş” yapıyordu, “Edirne”den sınıra yürüyüşlerinin önüne duvar oluşturan polis amcalarına karşı; babası yere yaydığı bir yaygıya onu bırakıp gitmişti.
“Sayif”, tombul yanaklarını çukur çukur yapan gülüşlerle polis amcalarına bakıyor, onlar da ona gülümsüyorlardı; eline verilen tespihle oynaya oynaya sürdürdü eylemini ta ki, bu görevi başka bir yurttaşı yaştaşı bir bebeğe bırakmak üzere emeklemeye başlayıncaya dek.
Ne var ki, minik “Sayif”, artık gülmüyordu; ağzı büzülmüş, yanakları sarkmış, ama soranbakışlarla babasına doğru ilerliyordu; yorulmuş muydu acaba? Yoksa bir “sorgulama” durumu mu söz konusuydu onu ülkesinde edip buralara sürükleyen, “Ortadoğu”yu yıllar boyu hep bugünkü gibi cehenneme dönüştüren, “evrensel insan hakları”nın o pek ateşli savunucularına (!) karşı...
Öte yanda, “PKK”nin Güneydoğu’daki kimi kentlerin mahalle aralarında özellikle “çocuklar”ın oynadığı yerlere yerleştirdiği patlayıcılarla ellerini, dizlerine dek de bacaklarını kaybetmiş bir yavru, “TV” ekranında bir kendi elsiz kollarına bakıyor, bir de ağabeyinin onu seven ellerine...
“PKK”, doğrudan çocuklara yönelttiği bu saldırıyı yeterli görmemiş ki, yine aynı yörede kimi evlerin damlarına bıraktığı patlayıcılardan bir tanesi, “9” yaşındaki “Tahsin”in eline geçince, PKK’nin isteği gerçekleşmiş, kimi organları parçalanmış olan “Tahsin”, doktorların onca uğraşına karşın kurtulamamıştı.
Gazetelerde küçük “Tahsin”in resmi var; bu haberi okurken gözler resme kayıyor; “Tahsin”, yarım -ama sıcak- bir gülümsemeyle bize bakıyorsa da, bu bakışlar “yaşam benim de hakkım, dokunmayın!” tedirginliğini de taşıyor.
Bilindiği gibi, “PKK” yıllardır çocukları kullanıyor; bebeleri -hiç duraksamadan- öldürüp, insanları bitmez tükenmez acılara gömerek dirençlerini kırıyor; daha büyükleri de eğitip “terörist” yapmak için dağa kaldırıyor, ellerine silah verip kardeşlerine saldırtıyor...
“PKK”nin dağa kaçırdığı “14” yaşındaki -yakışıklı bir delikanlı adayı- oğlunun, neredeyse bir metre boyundaki çerçevelenmiş resmini taşıyan bir anne, çerçeveye “cam” taktırmamış, oğlunu cam üzerinden değil de resminden okşamak, sevmek için; bunu da, “Böylece oğluma dokunuyorum!” diye anlatırken, oğul “Hasan”da bu dokunuşları duyumsuyormuş gibi utangaç utangaç gülümsüyor...
Bu “ana” ile “oğul”un “TV”deki görüntülerini, birbiri üzerinden bize doğru gelen kıpkırmızı karanfiller kesti; küçük bir kız çocuğu “şehit” babasının mezarına annesiyle birlikte getirdikleri karanfilleri yerleştiriyordu; kamera ona yaklaşınca şöyle bir baktı, o kadar; karanfilleri koymayı sürdürdü, olgun bir yaştaki insanların ağırbaşlığıyla... Olsa, olsa ya “7” ya “8” yaşındaydı...
Değerli dostlar, artık nokta koymalıyım; bu bir “bayram yazısı” olmadı; üstelik sizlerin bayramını da kutlayamadım; lütfen beni bağışlayın!..
Gelecek bayramlarda bayramlaşmak umuduyla...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erasmus 19 Mart 2021
‘12 Mart 1921’ 12 Mart 2021
‘Manifesto!’ 5 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları