Meriç Velidedeoğlu

‘23 Haziran’

21 Haziran 2019 Cuma

Erdoğan hafta başında, “Kadim Dostları”yla İstanbul’daki buluşmasında yaptığı konuşmada, “seçilmiş” İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı adayı Ekrem İmamoğlu’na, Ordu Valisi’nin yaşattığı “VIP” olayına ilişkin olarak: “Sen, İstanbul gibi bir şehre belediye başkanı olmak için yola çıkıyorsun. Böyle bir kişi benim milletimden, başta Ordu Valimizden özür dilemedikçe böyle bir adaylığa layık olmaz, böyle bir makama gelemez!” demiş... (17.6.2019)
Evet, değerli dostlar böyle söylemiş, “böyle bir makama gelemez!” demiş...
Ne var ki Erdoğan bu söylemiyle, “TC Devleti’nin Kurucu Başkanı”na, ilk cumhurbaşkanımıza, “ay..ş” diyen (2.6.2013) Bay Tayyip’e de seslenmiş olmuyor mu?
Recep Tayyip Erdoğan, başta Atatürk olmak üzere, milletimizden özür dileyip mi TC Devleti’nin başına geçti?
Dahası da var, “TC Devleti”nin İkinci Cumhurbaşkanı İ. İnönü’ye de -içki içmediği halde- “ayyaş” demekten de çekinmemişti Erdoğan...
Değerli dostlar, İnönü, bu “VIP Olayı”nın nice benzerlerini yaşamıştı, daha doğrusu, iktidardaki Demokrat Parti (DP), ana muhalefet partisi “CHP”nin Genel Başkanı İnönü’ye neler yaşatmamıştı ki...
Seçim dönemlerinde, İnönü’nün, Anadolu’yu adım adım dolaşarak yaptığı mitinglerde “Demokrat Parti”nin taraftarlarının yaptığı küçüklü büyüklü saldırılarının en çok bilinenidir “Uşak Olayı”.
İnönü konuşmasını yaparken, kendisini dinleyen yoğun kalabalık, onlarca CHP milletvekili, “DP”nin taraftarlarınca saldırıya uğrar; İnönü, atılan taşlarla başından yaralanır, yine de yürür gider, kalabalığı yarar, Manisa’ya gitmek için, İstasyon’a doğru yürüyüş sürdürülür... (1.9.1959)
Değerli dostlar, “1950”nin, “Demokrat Parti İktidarı”nın, “muhalefet”ten rahatsız olmaya çok erken başladığının altı çizilir hep. Bu rahatsızlığı belirten ilklerden biri olan “Balıkesir Olayı”ndan pek söz edilmez; bu dönemin Balıkesir Barosu Başkanı Av. Turgut İnal, “Sadaka Gibi Demokrasi” adlı kitabında anlatır bu olayı.
“1952 yılında İsmet Paşa, CHP Balıkesir Örgütü’nün, Cumhuriyet Alanı’nda yapacağı mitinge çağrılmıştır; şehirde bulunan bir kısım azgın Demokrat Partililer, İnönü’yü şehre sokmayarak domates yağmuruna tutmaya karar vermişlerdir.
Konunun vahametini gören ‘Balıkesir Valisi Nurettin Aynuksa’, o dönemin, ‘CHP İl Başkanı Mehmet Tiritoğlu’ ile birlikte, Çağış’ta, İsmet Paşa’karşılarlar...
Evet birliktedir, “Vali” ve “CHP’nin İl Başkanı”; “muhalefet”in başındaki İnönü’yü karşılayıp, şehirde yaşanan gerginliği anlatmak için... Vali, günümüzün valisi gibi “gerginlik yaratma” peşinde değildir; demek ki, henüz daha başlamamıştır, günümüzün devlet yönetimindeki “kula kul olma” dönemi... Değerli dostlar yazıyı burada noktalayıp, Nâzım Hikmet’in o ünlü şiirindeki şu dizelere yer verilmeli diyorum.
“Kabahat senin, / demeğe de dilim varmıyor ama / kabahatın çoğu senin canım kardeşim”... / Gocuklu çoban kaldırınca sopasını / sürüye katılıverirsin hemen”...
Kuşkusuz, o katılıverenlere...
23 Haziran’da da, “yok edin insanın insana kulluğu!” davetine uyarak sandıklara gidelim, adayımız “Ekrem İmamoğlu’yla buluşalım; akşam da, C.S. Tarancı’nın, “Memleket isterim / Ne başta dert ne gönülde hasret olsun / Kardeş kavgasına bir nihayet olsun!” dizeleriyle...
Ve “Pazartesi sabahı kolları sıvayalım”...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erasmus 19 Mart 2021
‘12 Mart 1921’ 12 Mart 2021
‘Manifesto!’ 5 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları