Mehmet Şakir Örs

Yeni başkanların 1. yılı

28 Mart 2025 Cuma

Geçtiğimiz yıl yapılan 31 Mart yerel seçimlerinin 1. yıldönümünü yaşıyoruz. Böylesi yıldönümleri, konuyla ilgili kapsamlı bir değerlendirme yapmak ve toplu bir envanter çıkarmak açısından önemli dönemeçlerdir.

Ülkenin siyasal gündeminin yoğunluğu ve bu yıl 31 Mart tarihinin bayram tatiline denk gelmesi nedeniyle; yerelde yapılacak değerlendirmeler büyük olasılıkla daha geniş bir zaman dilimine yayılacak.  

31 MART’IN ÖNEMİ

Her şeyden önce, 31 Mart 2024 yerel seçimlerinin en temel sonucu olan, CHP’nin 47 yıl sonra 1. parti olmasına dikkat çekmek istiyoruz. 23 yıldır merkezi iktidarda bulunan siyasal anlayışa karşı, yerel seçimlerde elde edilen bu sonuç, hem CHP ve hem de ülkemiz siyasal muhalefeti açısından çok kıymetlidir. CHP ve muhalefet, bu siyasal gerçekliği hiç unutmamalı ve unutturmamalıdır.

31 Mart yerel seçiminin İzmir ve Ege açısından da büyük önemi vardır. Ege Bölgesi, 31 Mart 2024’de neredeyse tamamıyla CHP kırmızısına büründü. İzmir yine her zamanki muhalefet tercihini korudu ve dört ilçe dışında kadın ve genç ağırlıklı CHP’li yeni başkanlar göreve geldi.

ZOR VE ZORLU YIL

Merkezi iktidardan yerel yönetimlere ve özellikle de CHP’li başkanlara yönelik baskılar -engellemeler nedeniyle, göreve gelen yeni başkanlar için, ilk görev yılı oldukça zor ve zorlu geçti. Yerel yönetimler ve başkanlar, en çok da mali konularda sıkıntı yaşadı.

Kamu bankalarının muhalif belediyelere kredi açmaması, geçmiş dönemlerden gelen birikmiş kamu borçlarının hemen tahsil edilmek istenmesi; belediyeleri ve başkanları zor durumda bıraktı. Kısacası, muhalif belediyeler birçok yönden ‘silkelenmeye’ çalışıldı. Bu nedenle de projelerini ve hazırlıklarını hayata geçirmede zorlandılar.

ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEM

İlk çalışma yılında; özellikle yeni başkanların belediye yapılarını tanımaya ve çalışanlarla ilgili sorunları çözmeye odaklanmaları anlaşılabilir bir durum. Ancak kentlerin ve kentlilerin de hizmet beklentileri yüksek.

Belediye başkanları - yerel yönetimler, önümüzdeki süreçte bütün dikkatlerini ve enerjilerini halkın beklentilerini karşılamaya ve kentlerinin sorunlarını çözmeye yöneltmelidir. Özellikle CHP’li  başkanların yerel yönetimdeki başarıları, siyasal anlayışlarının yerelden merkeze yürümesinin de yolunu açacaktır. Muhalif belediye başkanları, onca engellemeye ve zorluğa karşın başarılı olmaya zorunludur diye düşünüyoruz.

***

Çiftçi üretime küstü!

İçinde bulunduğumuz dönemde, tarımda ve kırsal kesimde önemli sorunlar yaşanıyor. Bu sorunları hemen her fırsatta köşemize ve sayfalarımıza taşımaya çalışıyoruz. Özellikle de gıda enflasyonuna dikkat çekiyoruz.

Tarımda yaşanan sorunlar elbette yalnızca çiftçi kesimini ilgilendirmiyor. Yaşanan olumsuzluklardan tüm yurttaşlar etkileniyor. Tarımsal gıda ürünlerine erişmek ve onları tüketebilmek, başta dar ve sabit gelirliler olmak üzere tüm yurttaşlar için zorlaşıyor.

MUPA’NIN ARAŞTIRMASI

Muğla Planlama Ajansı’nın (MUPA) hazırladığı ‘Çiftçi Memnuniyeti ve Beklentileri Araştırma Raporu’na göre, çiftçilerin yüzde 34’ü tarımsal üretim faaliyetinden çekilmeyi düşünüyor. Aydın, Muğla ve Denizli illerinde çiftçilik yapanların yaşadığı ekonomik, sosyal ve çevresel sorunları  analiz etmek amacıyla hazırlanan raporda ortaya çıkan en çarpıcı sonuç; her 4 çiftçiden 1’inin olanağı olsa çiftçiliği bırakacak olması.

Araştırmaya katılan Egeli çiftçilerin yüzde 70’i, gelirlerin giderleri karşılamadığını ifade ediyor. Muğla’daki çiftçilerin yüzde 50’si ürünlerini satmakta zorlandıklarını belirtiyorlar. Sonuçta yüzde 65 oranında çiftçi, yaptığı işten hoşnutsuz. En ilginci de çiftçilerin yüzde 74.5’i, çocuklarının çiftçi olmasını istemiyor.

TARIMDAN KAÇIŞ

Tarımdan kaçışı ve topraktan uzaklaşmanın ipuçlarını veren veriler, elbette yalnızca MUPA araştırmasıyla sınırlı değil. Tarımla ilgili kurum ve kuruluşlar, yaptıkları araştırmalar ve ortaya koydukları raporlarla bu tehlikeye dikkat çekiyorlar.

Bu alandaki ilginç ve çarpıcı bir başka örnek de Çiftçi-Sen’in 2024 Yılı Tarım Raporu. Söz konusu raporda yer alan bazı veriler, tarımdan kaçışla ilgili ilginç veriler sunuyor. Bu verilerden bazıları şöyle sıralanıyor: 2002 yılında 266 milyon dekar olan ekili-dikili arazi miktarı, günümüzde 239 milyon dekara düştü ve toplamda 26 milyon dekar tarım alanı kaybedildi. Son iki yılda büyükbaş ve küçükbaş hayvan sayısında 6,6 milyon başlık azalma yaşandı.

ÜRETİCİNİN MUTSUZLUĞU   

Çiftçinin ürün girdileri ve üretim faaliyetlerinin maliyetleri her geçen gün artıyor. Üreticiler, maliyet artışlarını karşılamakta zorluk çekiyorlar. Bu durum tarımsal üretimi olumsuz etkilediği gibi, üreticinin memnuniyetsizliğini de artırıyor.

Tarımda yaşanan ekonomik sıkıntılar dışında bir başka önemli sorun da iklim krizinin tarımdaki yansımaları. Özellikle Ege Bölgesi’nde kuraklık artıyor ve su sıkıntısı büyüyor. Tarımsal sulama her geçen gün daha da pahalı ve sıkıntılı hale geliyor. Bütün bu sorunlar, üreticiden tüketiciye uzanan zincirin bütün halkalarını olumsuz etkiliyor. Toprağa ve tarımsal üretime küsen çiftçi, tarımdan ve topraktan giderek uzaklaşıyor.

***

Tarladan fabrikaya tütünün hikâyesi

Tütün üretiminin geçmişten günümüze Ege’de ve Egelinin ekonomik ve sosyal yaşamında derin izleri vardır. Tütün ve tütüncü, Ege’nin ekonomik, sosyal ve kültürel tarihi ile bütünleşmiştir. Bizim geçmişimizde ve anılarımızda da tütünün, tütüncülüğün önemli etkileşimleri var.

Çocukluğumuzun geçtiği yörede, özellikle muhacir aileler tütüncülükle uğraşırlardı. Tarlada tütüncülük çok zor ve meşakkatli bir tarımsal uğraşıydı. Sabaha karşı tarlaya giden tütüncü aileler, ya ay ışığında ya da kandil ışığında yanık türküler söyleyerek tütün kırarlardı. Onların, emeği, alınteri, yanık türküleri, adeta silinmezcesine belleğimize ve yüreğimize kazınmıştı.

TÜTÜN BALYASI VE PİYASASI

Bizim ilk resmi sigortalı işimiz, 1970’li yılların ortalarında Tekel’in tütün alım piyasasında, mevsimlik işçi statüsünde ‘tütün yazıcılığı’ oldu. Bu görevle, o dönemdeki tütün üretim yörelerini dolaştık ve çok ilginç gözlemler yaptık.

O dönemlerde tütün piyasasının açılışı, Ege ve Egeli ekici aileler için adeta düğün bayram demekti. Piyasanın açılışı ve başfiyatın ilanı, tütün üretiminin en yaygın olduğu, ya İzmir’de Gavurköy mıntıkasında ya da Manisa’nın Akhisar ilçesinde yapılırdı. Tütün başfiyatı ekiciyi memnun ederse kasketler havaya fırlatılır; eğer hoşnut etmezse de protesto edilirdi.

TEKEL TÜTÜN İŞLETMELERİ

Tabii tütünün bir de depolanması ve işlenmesi işlemleri vardı. İzmir’de Tekel’e bağlı yaprak tütün bakım ve işleme atölyeleri, bunun için kurulmuştu. Ayrıca, Alsancak’taki tarihi sigara fabrikasında çok sayıda emekçi istihdam edilirdi. Bu fabrikalarda çalışıp emekli olmuş pek çok işçi ailesi vardır. Tıpkı Tarişçilik gibi Tekel kardeşliği de İzmir’in emekçi semtlerinde önemli bir gelenek oluşturur. Nice emek mücadelesine ve emekçi hikâyesine ev sahipliği yapmıştır bu fabrikalar ve semtler...

Yıllar sonra bütün bunları hatırlamamıza ve yazmamıza, İzmir’de yaşanan tütüncü grevleri neden oldu. İzmir’de 3 ayrı işletmede 1700’ü aşkın tütün işçisi, bayrama grevde giriyor. Türk-İş’e bağlı Tekgıda-İş Sendikası üyesi emekçiler, daha insanca bir yaşam talebi ve daha iyi çalışma hakları için grevdeler. Biz de taleplerinin dikkate alınarak, bir an önce sorunun çözülmesini bekliyor ve bunu içtenlikle diliyoruz.   



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tarihi günler 25 Mart 2025

Günün Köşe Yazıları