Mehmet Şakir Örs

Geçinebilmek, ateşten gömlek!

28 Haziran 2024 Cuma

Ülkemizde son dönemlerin en sıkıntılı ve zorlu ekonomik koşulları yaşanıyor. Enflasyon, hayat pahalılığı yurttaşın belini büküyor. Dar ve sabit gelirli insanlar geçinmekte zorlanıyorlar. Bereket yaz aylarındayız. Yaz mevsiminin görece hayatı kolaylaştırıcı mevsimsel özellikleri var. Gelecekteki güz ve kış dönemlerini ise şimdiden düşünmek bile istemiyoruz. Halkın dar gelirli büyük çoğunluğu için, geçinebilmek gerçekten ‘ateşten gömlek’ haline geliyor.

Gözler ve kulaklar ister istemez temmuz ayındaki olası maaş artışlarına yöneliyor. Asgari ücrette de ara bir artış ve düzenleme yapılması talep ediliyor. Ana muhalefet CHP’nin de sahiplendiği ve seslendirdiği bu beklenti, giderek büyüyor ve yaygınlaşıyor. Emekçiler, emekliler, yaşam ve geçim düzeylerindeki gerilemeyi bir nebze de olsa telafi edebilmeyi; en azından ailelerinin ayakta kalabilecekleri ve yaşamlarını sürdürebilecekleri bir düzeyi yakalamayı istiyorlar.

GEÇİM KAYGISI

Birleşik Metal-İş Sendikası Sınıf Araştırma Merkezi’nin (BİSAM) açıkladığı verilere göre; dört kişilik bir ailenin sağlıklı ve dengeli beslenebilmesi için aylık harcama tutarı, bir başka tanımla açlık sınırı mayısta aylık yüzde 4,12 artışla 18 bin 489 lira oldu. Yoksulluk sınırı ise aynı oranda artışla 63 bin 955 liraya çıktı. Bu hesaplamalara göre, son bir yılda açlık ve yoksulluk sınırı yüzde 232 artmış oldu.

Emekçinin ve emeklinin gelir düzeyinin bu ölçüde artmadığı ise somut bir gerçeklik. İşte bu durum, emekçiler ve emekliler başta olmak üzere, halkın büyük çoğunluğu için geçim kaygısını artırıyor. Hele ülkemizde neredeyse ortalama ücret haline gelen asgari ücretle geçinmek zorunda kalanların işi tümden zorlaşıyor.

ÜCRET VE MAAŞ ARTIŞI

Başta asgari ücret olmak üzere ücretler, maaşlar gün geçtikçe eriyor. Emekli, dul yetim açlık sınırının altında yaşıyor. Başta akaryakıt olmak üzere birçok üründe zamlar ardı ardına geliyor. Sabit ve dar gelirli kesim, temmuzda ücretlerde ve maaşlarda anlamlı bir artış bekliyor.

Çünkü içinde bulunduğumuz yılın başında yapılan asgari ücret ve maaş artışları çoktan eridi.

Örneğin DİSK-AR’ın yaptığı araştırmaya göre, asgari ücretlinin büyük gelir kaybı var. Bizce, rakamlar ne olursa olsun, asıl ve gerçek enflasyon oranı; vatandaşın bizzat yaşadığı, mutfağında hissettiği ve çarşıda / pazarda gözlemlediği enflasyon oranıdır. Dolayısıyla, ücretlerde ve maaşlarda yapılacak artış da bu gerçek duruma uygun olmalıdır. Ücretler/maaşlar, mutfak ve çarşı/pazar enflasyonu oranında artmalıdır.

VERGİ ADALETİ

Ekonomi ve siyaset gündeminde önemli yer tutan bir başka güncel tartışma konusu vergi alanındaki yeni düzenlemelerdir. Ekonomi yönetimi yeni vergi düzenlemeleri yapmaya hazırlanıyor. Ancak bu düzenlemelerde, ‘az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınması’ gibi bir yaklaşımla hareket edilmeyeceği anlaşılıyor. Oysa vergide adaleti savunan çalışanlar, adaletli bir vergi düzeni oluşturulmasını talep ediyorlar.

Vergi düzenlemesi kapsamında yurt dışına çıkış harcının afaki oranlarla artırılacağının duyulması, özellikle Ege’nin kıyı kentlerinde çokça konuşuldu ve tartışıldı. Dünyada eşi benzeri ender görülen böylesi bir uygulamaya çoğunlukla karşı çıkılıyor. Bu afaki artışa karşı çıkanlar, ‘harç mı yoksa haraç mı’ diye sormadan da edemiyor.

‘GEÇİNEMİYORUZ’ MİTİNGİ

İşte böylesi yoğun ve sıcak gündemli bir ortamda, ülkenin birinci partisi CHP Kocaeli’de ‘geçinemiyoruz’ çığlığı ile bir miting düzenliyor. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, geçinemiyoruz diyen tüm yurttaşları mitinge katılmaya ve seslerini yükseltmeye çağırıyor.

Biz de bu anlamlı çağrıya ve mücadeleye, ekonomik - sosyal yaşamdaki olumsuzluklardan yakınan hemen kerkesin destek vermesi ve duyarlılık göstermesi gerektiğini düşünüyoruz. Anlaşılan o ki bu yaz sadece mevsimsel açıdan değil, toplumsal ve siyasal açıdan da çok sıcak geçecek!..

***

Ege’de çevre mücadelesi ve siyaset

Ege Bölgesi’nde gün geçmiyor ki yeni bir çevre sorunu haberi ve eylemi gündeme gelmesin. Aslında doğanın, çevrenin, toprağın korunması sorunsalı, tüm ülkeyi ve halkı ilgilendiriyor. Ama çevre konusunda duyarlılığın ve hareketliliğin en yüksek olduğu yöre Ege olarak öne çıkıyor.

ÖNEMLİ TOPLUMSAL - SİYASAL DİNAMİK

Çevre konusu, yalnızca çevrecilerin ve bu konulara duyarlı bir grup aydının konusu olarak görülmemeli. Çevre mücadelesi, hayatın içinde giderek önemli bir toplumsal ve siyasal dinamik haline geliyor.

Toplumsal muhalefetin önderleri ya da muhalif siyasetçiler, bu sosyal - siyasal gelişmenin ne ölçüde ayırdında? Doğrusu bu soru ve yanıtları tartışılır. Ancak biz her fırsatta bu konuları takip ediyor ve elimizden geldiğince gündeme getirmeye çalışıyoruz.

ÇEVRE MÜCADELESİ SAHİPLENİLMELİ

İzmir’in ve Ege’nin nabzını tuttuğumuzda; doğanın ve çevrenin korunması ile tarihsel, kültürel ve üretimsel zenginliklerin savunulmasının ne denli önemli olduğu daha iyi görülüyor. Ege ve Egeliler, doğrusu bu konularda başı çekiyor. Ege’de çevre bilinci/mücadelesi her geçen gün daha da yaygınlaşıyor ve güçleniyor.

Yurtsever, haksever, kamucu ve halkçı bir yaklaşımı da içeren çevre mücadelesinin, siyasal çevreler ve kamu temsilcileri tarafından daha çok sahiplenilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

ÇEVRE BÜROLARI - MASALARI

Sahiplenme bağlamında başta ana muhalefet CHP’de olmak üzere, parti örgütlerinde çevre büroları ve çalışma grupları oluşturulabilir. Aynı örgütlenme, emek ve demokrasi güçlerini oluşturan ilgili meslek odaları ve sendikalar içinde de hayata geçirilebilir. Bu çalışma grupları somut konularda ortaklaşıp, iş ve güç birliği yapabilirler.

Bir başka önemli adım, CHP’li belediyelerde çevre masalarının ve birimlerinin oluşturulması olabilir. Kamu adına hareket eden ve halkın çıkarlarını koruyup kollamakla yükümlü yerel yönetimler, çevre ihlallerinin üstüne güçlü biçimde gitmeli ve kendi yetkilerini/inisiyatiflerini en etkin biçimde kullanmalıdır.

***

AKP’den İzmirliye ‘90 dakika’ cezası!

Toplu ulaşımda ilk 90 dakika içinde ücretsiz aktarma yapılması, yerel seçim öncesi adayların İzmirlilere ortak vaadiydi. CHP’li İzmir Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Cemil Tugay da haklı olarak bu sözünü yerine getirmek istiyor. 90 dakika konusunu iki kez UKOME’nin gündemine getirmesine karşın, iktidar partisinin kontrolündeki kamu temsilcilerinden bir türlü vize alamıyor.

Başkan Tugay, bu konuyu bıkmadan usanmadan UKOME’ye getireceğini ve mutlaka hayata geçireceğini ifade ediyor.

Bir başka tartışmalı konu, İBB’nin İZBAN’daki ortağı TCDD’nin ray kullanım bedelini yüzde 350 artırması oldu. Kamusal hizmette, iktidarın kontrolündeki kamu temsilcilerinin bu anlaşılmaz tavırları, doğrusu CHP’li/muhalif belediyeleri zora koşmanın ve engellemenin somut örnekleridir. Ama unutulmaması gereken, burada asıl cezalandırılanın İzmir ve İzmir halkı olduğudur.

İzmir ve İzmirliler, kendilerine yapılan haksızlığın ayırdındadır ve hiçbir zaman unutmaz. İZBAN’ı ve toplu taşımayı kullanan tüm İzmirlileri doğrudan ilgilendiren konularda, İBB ve Başkan Tugay sonuna kadar haklıdır. Hiçbir iktidar siyasetçisi ve kamu görevlisi, bu çarpıklığı, İzmir’e/İzmirliye cezayı savunamaz, halka anlatamaz. Bu anlaşılabilir ve kabul edilebilir bir durum değildir.

İBB ve Başkan Tugay, bu haklı mücadelede yalnız bırakılmamalı ve İzmirliler tarafından desteklenmelidir. İzmir’in meslek odaları, toplum kuruluşları ve kanaat önderleri, 90 dakika uygulamasının hayata geçirilmesi için seslerini yükseltmelidir. Hele CHP’nin yerel örgütleri ve milletvekilleri, hemen herkesi doğrudan ilgilendiren bu somut konuyu sahiplenmeli ve iktidarın haksız tutumunu kamuoyuna etkin biçimde sergilemelidir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları