İrfan Hüseyin Yıldız

Aralıkta faiz indirimi sinyali

24 Kasım 2024 Pazar

Merkez Bankası, kasım ayı toplantısında yüzde 50 olan politika faiz oranını değiştirmedi ama aralık ayında faiz indirimi konusunun da masada olacağının işaretini verdi. Bunu Merkez Bankası’nın enflasyonun eğilimine ilişkin yapmış olduğu olumlu değerlendirmelerden anlıyoruz. Tabii bir de cumhurbaşkanının; “İnşallah faizle birlikte enflasyon da düşecek” açıklaması var. Peki TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamına inanan var mı? Yok. Topluma gerçekçi olmayan bir ölçü üzerinden gömlek dikiliyor.

Türkiye’nin 3 yıllık ekonomik hedef ve politikalarının belirlendiği son orta vadeli program (OVP) eylül ayında yayımlandı. Buna göre daha önce yüzde 33 olarak belirlenen 2024 yıl sonu enflasyon (TÜFE) oranı yüzde 41.5’e çıkarıldı, kasımda ise Merkez Bankası bu oranın yüzde 44 olabileceğini açıkladı. Aynı şekilde 2025 yıl sonu enflasyon oranları da sırasıyla önce yüzde 15.2, sonra yüzde 17.5 ve son olarak da yüzde 21 olacağı öngörüldü. Enflasyon gerçekçi olarak ölçülemeyince hesaplar da tutmuyor. 

ENFLASYONDA BEKLENTİLER BOZULUYOR

Şimdiden enflasyonun düşeceğine ilişkin beklentiler yara almış görünüyor. Vatandaşın, piyasa aktörlerinin alışveriş yaparken gördüğü, yaşadığı ve hissettiği enflasyon daha yüksek seyrediyor. Yılbaşı itibarıyla artacak vergi ve zamlarla birlikte enflasyon rakamlarının yılbaşından sonra tekrar artışa geçeceği anlaşılıyor. Bu nedenle resmi olarak öngörülen, beklenen enflasyon rakamı tutmayacak ve bunun üzerinden asgari ücretin belirlenmesi de adil olmayacaktır.

Halihazırda Türkiye, Arjantin’i saymazsak dünyanın en yüksek enflasyonunu yaşıyor. Enflasyon tahminleri yukarı doğru revize edilirken hayat pahalılığı sürekli olarak yoksulların kâbusu olmaya devam ediyor. Emekçilerin, emeklilerin, dar gelirlilerin, esnafın ve küçük işletmelerin ödediği onca bedele rağmen, kamu tasarruf yapmayarak enflasyonla mücadeleye maliye politikası cephesinden destek vermemekte ısrar ediyor.

BÜTÇE AÇIĞI BÜYÜYOR

Hazine’nin ekim ayı nakit bazlı bütçe dengesi geçen yıla göre belirgin olarak kötüleşti: 2024’ün ilk 10 ayında verilen açık 1 trilyon 703 milyar liraya (GSYH’ye oranı yüzde 4.2) yükselmiş durumda. Ayrıca tahakkuk bazlı merkezi yönetim bütçesi de ekim ayı itibarıyla ilk 10 aylık dönemde 1 trilyon 260 milyar lira seviyesinde açık vermiş bulunuyor. Sözü edilen iki bütçe sonuçları arasındaki fark temelde muhasebe kaydı farklılığından kaynaklanıyor. Tahakkuk bazlı merkezi yönetim bütçesinde bazı nakit çıkışları gecikmeli yansıdığı için, enflasyonla mücadeleye etkisi bakımından nakit bütçe açığındaki gelişmelere bakmak daha doğrudur. Ancak nihai olarak her iki bütçe sonuçları birbirini teyit edecektir.

Merkezi yönetim bütçesinde ilk 10 ayda harcamalar, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 79.4 oranında artarak 8 trilyon 114 milyara çıkmış bulunuyor, bunun 1 trilyon 49 milyar liralık kısmı bir önceki döneme göre yüzde 95 oranında artan faiz ödemelerinden kaynaklanıyor. Sadece faiz dışı harcamaları aldığımızda bile ilk 10 ayda bütçe 211.4 milyar lira açık veriyor. Üstelik deprem için öngörülen harcamaların önemli bir kısmı yapılmamışken. 

Vergi gelirlerindeki artış oranı ise yüzde 70 seviyesinde bulunuyor. Burada dolaylı vergilerdeki artışın ve gelir vergisindeki yüzde 121.2 oranındaki artışın etkisi olduğunu görüyoruz. Diğer bir ifadeyle vergi yine büyük oranda tüketicilerden ve çalışanlardan alınıyor. Kamu kaynaklarının fütursuzca harcanmasının yanında bir de vergilendirme adaletsizliği devam ediyor.

DIŞARIDAN BORÇLANAMIYORUZ

Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın merkezi yönetim borç stoku ve bütçe finansmanı verilerini incelediğimizde; ekim sonu itibarıyla iç borç stoku 4 trilyon 594 milyar liraya yükselirken dış borç stoku 4 trilyon 201 milyar liraya geriliyor. Toplam borç stoku ise 8 trilyon 796 milyar lira seviyesine çıkmış durumda. Merkezi yönetimin, son 12 ayda net 1 trilyon 600 milyar liralık yüksek faizle daha çok içeriden borçlanmaya gittiğini görüyoruz. Onca CDS primlerimiz düşüyor, kredi derecelendirme kurumları notlarımızı artırıyor söylemlerine rağmen dışarıdan doğrudan yatırım sermayesi gelmediği gibi hâlâ dışarıdan borçlanamadığımız da anlaşılıyor. 

Son günlerde tekrar “nas” politikalarına dönülmesi ihtimali konuşuluyor. Bu durumun artan bütçe açıkları ve artan borç stokuyla birleşmesi halinde, Türkiye’yi enflasyonda dünyanın yeni zirvesine taşıyacağından kimsenin kuşkusu olmasın. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Vergide adalet kalmadı 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları