Mehmet Şakir Örs

Çiftçi nasıl üretsin?

15 Kasım 2024 Cuma

Tarım sektörü ve üretici kesimi, son yılların en sorunlu ve sıkıntılı dönemini yaşıyor. Çiftçi, bu dönem tarımda, genel olarak ne üretirse üretsin çoğunlukla zarar etti. Doğrusu insan, ‘bu koşullarda çiftçi nasıl üretsin’ diye sormadan edemiyor.

Kırsalda yaşanan bu olumsuzluğun en temel nedeni; başta akaryakıt, gübre ve zirai ilaç olmak üzere, tarımsal girdilerde yaşanan olağanüstü maliyet artışları. Çiftçi çok yüksek bedeller ödeyerek sağladığı girdilerle yaptığı ve binbir emekle gerçekleştirdiği üretimin karşılığını maalesef alamıyor.

EGE’NİN KIRSALINDA DURUM

Ege Bölgesi’nde tarımsal üretimle uğraşan ve bu işten geçimini sağlayan çok sayıda aile var. Ülkemiz tarımında yaşanan sıkıntılar ebette Ege’ye de yansıyor. Ege ile bütünleşmiş birçok geleneksel üründe, neredeyse diz boyu sorunlar yaşanıyor.

Bitkisel üretimin yanı sıra hayvancılıkla uğraşan kesimler de sıkıntı içinde. Et ve süt üretimi, hayvancılıkla geçimini sağlayanları mağdur ediyor. Ege’de sayıca önemli bir kesimi oluşturan süt üreticileri, hayvanlarının yem giderlerini bile karşılamakta zorlanıyorlar.  

ÜRETİCİNİN PAYINI VERİN

Yasa uyarınca ulusal gelirin yüzde birinin çiftçilere destek olarak verilmesi gerektiğini, tarımla ilgili yazılarımızda sıkça dile getiriyoruz. Buna karşın yasanın emredici hükümleri uygulanmıyor ve yerine getirilmiyor. Aslında bu yasa maddesi çiftçi kesimince de yeterince bilinmiyor. Biz de, muhalefetin kırsal kesimde dağa taşa bu yasa maddesini yazması ve çiftçiye anlatması gerektiğini, her fırsatta vurguluyoruz.

Yeni yılın bütçe görüşmeleri nedeniyle, bu konu yeniden kamuoyunun gündemine geldi. CHP’nin tarım dostu milletvekili Ömer Fethi Gürer’in yaptığı hesaplamalara göre; üreticiye verilmesi gereken destek miktarı 635 milyar lira. Ancak iktidarın bütçede ayırdığı destek 135 milyar lira. İki yılda çiftçiye verilmeyen destek 800 milyar lirayı bulmuş durumda.

ÇİFTÇİ DESTEKLENMELİ

Çiftçinin üretmesinin önemi, yalnızca kırsal kesimle de sınırlı değil. Konu giderek gıda güvenliğini ve gıdaya erişimi de ilgilendiriyor. Dolayısıyla, köylerden kentlere uzanan çok geniş bir alanı ve üreticiden tüketiciye uzanan zincirin halkalarında yer alan hemen herkesi doğrudan etkiliyor.

İşin bir başka önemli boyutu, çiftçinin kırsaldan ve tarımsal üretimden kaçışının engellenmesidir. Kentlerde giderek tırmanan enflasyon, pahalılık, işsizlik, yoksulluk ve benzeri sosyal sorunların önüne geçilebilmesi için, çiftçinin bulunduğu yerlerde kalması ve üretimini devam ettirmesi isteniyor. İşte tüm bunlar için de çiftçinin yeterince desteklenmesi gerekiyor. Yoksa, eğer çiftçi üretemezse, zararını toplumca hep birlikte göreceğiz.  

***

Kaz Dağları ‘Rantdağları’ olmasın!

Ege Bölgesi, çevre mücadeleleri açısından çok yoğun bir dönemi yaşıyor. Ege’nin dört bir yanında ardı ardına çevre direnişleri ve eylemleri yaşanıyor.

Tabii bunun temel nedeni ağaca, toprağa, doğaya müdahalelerin fazlalaşması. Rantçı anlayış, kısa erimli çıkarları için, maden çıkarma, taş ocağı açma, santral kurma gibi gerekçelerle doğayı adeta talan ediyor.

RANTA, YAĞMAYA HAYIR!

Bütün bu olumsuzluklar, bölge insanını rahatsız ediyor. Başta o yörelerde yaşayan köylüler ve üreticiler olmak üzere, çevreciler ve yurtsever - doğasever insanlar bu rant yağmasına karşı çıkıyorlar. Ellerindeki tüm olanaklarla, seslerini kamuoyuna, ilgililere ve yetkililere duyurmaya çalışıyorlar.

Köylülerin en doğal halleriyle ağacına, toprağına sahip çıkışı ve bu uğurda her türlü mücadeleyi göze alışı, doğrusu insanı yüreğinden yakalıyor. Bu haksız talana göz yuman, izin veren, ses çıkarmayan ve adeta seyirci kalan ilgililerin, yetkililerin; nasıl olup da böylesi duyarsız davranabildiğine doğrusu hayret ediyoruz!

KAZ DAĞLARI KAZILMASIN!

Çevre mücadeleleri açısından önemli bir mücadele geleneğine sahip olan Kaz Dağları’nda, bugünlerde yine talan girişimleri var. Tabii buna koşut olarak köylülerin ve çevrecilerin de mücadelesi yükseliyor.

Kaz Dağları, Çanakkale’den Balıkesir’e kadar uzanan geniş bir coğrafi alanı kapsıyor. Cengiz Holding, bu alanın Çanakkale Bayramiçi’ne yakın bölümünde yer alan Halilağa’da bakır madeni çıkarmak için ormanlık alana giriyor ve ağaçları kesiyor. Çevreciler, bu alanda ‘ekokırım’ yapıldığını ifade ediyor.  

AKIL, BİLİM VE VİCDAN

Köylüler, çevreciler, bu rant ve talan girişimine karşı, geçtiğimiz hafta sonu Halilağa köyünde biraya geldiler. Ege’nin dört bir yanından, benzeri çevre mücadeleleri veren köylüler ve çevreciler de Kaz Dağları’na koştular. Cengiz Holding’in Halilağa bakır madeni projesine karşı adeta tek yürek ve tek ses oldular.

Köylülerin, çevrecilerin bu haklı tepkisine biz de yürekten katılıyor ve onların sesine tüm gücümüzle sesimizi katıyoruz. Ağaca, toprağa ve doğaya duyarlı tüm yurtsever ve doğasever insanları; aklın, bilimin ve vicdanın sesine kulak vermeye çağırıyoruz!   

***

İzmir’in barometresi

İzmir’in Selçuk ilçesinde evde yalnız kalan 5 küçük kardeşin acı biçimde yanarak can vermesi, dikkatleri yaşanan ekonomik ve sosyal sorunlara yöneltti. Bu acı olayla bir kez daha görüldü ki; toplumca içinde bulunduğumuz ‘yoksulluk yangını’, giderek toplumun tüm bacalarını sarıyor ve söndürülmeyi bekliyor. ‘Bir Arada Yaşarız Eğitim ve Toplumsal Araştırmalar Vakfı’nca (BAYETAV) yapılan ‘İzmir’in barometresi’ araştırması, bu konularda bize ilginç veriler sunuyor.

Araştırmaya katılanların yüzde 80’den fazlası, Türkiye’de ekonominin mevcut durumunu “kötü” olarak nitelendiriyor ve üstelik yüzde 60’ı bu durumun daha da kötüye gideceğini düşünüyor. Yalnızca Türkiye ekonomisinin değil, kendi hanesinin ekonomik durumunun da 5 yıl sonra şimdikinden daha kötü olacağını düşünenlerin oranı da yüzde 40’a yaklaşıyor.

İzmir’de yaşayan her 10 kişiden 3’ü, geçtiğimiz üç ay içerisinde gıdaya erişim endişesi yaşadığını söylüyor. Son üç ayda sıklıkla gıdaya erişemediğini ifade edenlerin oranı ise, yüzde 23. Alt gelir grubunda bu oran, yüzde 77’ye kadar yükseliyor. Görüldüğü gibi halkımızın içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal durumla ilgili yapılan tüm araştırmalar, ciddi uyarılarda bulunuyor.

***

Cumhuriyet’in Ege’si buluşmaları

31 Mart yerel seçimleri sonrasında, başta İzmir’de olmak üzere, Ege’nin birçok yerleşim yerinde, çok sayıda yeni belediye başkanı göreve geldi. Kısacası yerel yönetimlerde önemli bir değişim ve yenilenme yaşandı. Halk yaşadığı yerlerde göreve gelen yeni başkanları, tüm yönleriyle tanımaya ve projelerini / çalışmalarını öğrenmeye çalışıyor.

Yurttaş, seçmen; yeni belediye başkanlarını dikkatle izliyor. Oy verse de vermese de onların hizmetlerini ve önceliklerini, kentle ilgili düşüncelerini / projelerini merak ediyor. Biz de Cumhuriyet Gazetesi Ege Bölge Temsilciliği olarak, yereldeki bütün gelişmeleri dikkatle ve özenle izlemeye gayret ediyoruz. Zaman zaman yeni belediye başkanlarımızla bir araya gelerek, onların çalışmalarıyla ilgili bilgiler alıyor ve bunları okurlarımıza aktarmaya çalışıyoruz.   

Bu bağlamda, Ege ekimizde, “Cumhuriyet’in Ege’si Buluşmaları” başlığıyla yeni bir çalışma başlatıyoruz. İki haftada bir, başta yeni belediye başkanlarımız olmak üzere, kentlerimizin, yöremizin, bölgemizin kanaat önderleriyle bir araya geleceğiz. Başkanların, kent yöneticilerinin ve kanaat önderlerinin gözlem, görüş ve düşüncelerini okurlarımızla paylaşacağız. İlk olarak bu hafta, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay konuğumuz oluyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Çiftçi nasıl üretsin? 15 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları