Haykırıyorum: Ölüm oruçlarına hayır!

11 Eylül 2022 Pazar

Sevgili okurlarım, az sonra yazacaklarım için beni linç edenler çıkacaktır. Neyse ki ben linçe alışık, bu konuda bağışıklık kazanmış biriyim, öyleyse epey zamandır içimde büyüttüğüm bir acıyı sizlerle paylaşmak istiyorum. Çünkü ne kadar çabalasam da bir ölümün bende bıraktığı acı, çaresizlik ve yenilmişlik duygusu peşimi bırakmıyor. Şimdiden üzdüğüm kişilerden özür diliyorum.

Onu hiç tanımadım ama gülen fotoğraflarına, bir protesto eyleminde kaldırdığı yumruğuna baktıkça nasıl inatçı, nasıl sevgi dolu, nasıl hayat dolu bir kız kardeşimi yitirdiğimi anlıyorum. Ve işte bu yitirişe dayanamıyorum.

Onun adı Ebru Timtik. O bir avukattı. Cezaevindeydi ve adil yargılanma isteminin kabul edilmesi için ölüm orucuna başlamıştı. Ölüm orucunun 238. gününde öldü. Neden cezaevindeydi, önce oradan başlamam gerek. Ebru gizli tanık beyanına dayandırılarak Çağdaş Hukukçular Derneği üyesi arkadaşları avukatlarla birlikte DHKP-C silahlı terör örgütüne üye oldukları için cezaevindeydi. Gizli tanığın Gezi olayları nedeniyle de tanıklık yaptığı savunma avukatları tarafından ifade edilmişti ve savunma avukatlarının iddiasına göre mahkemenin elinde hiçbir somut kanıt yoktu. 18 avukat için “terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla 18 yılla 3 yıl arasında değişen toplam 159 yıllık ceza verilmişti. 

Ebru Timtik’ın cezası 13 yıl 6 aydı ve Silivri Cezaevi’ne gönderilmişti. Günlerden 12 Eylül 2018’di.

Ve Ebru Timtik bu yılın başlarında aynı davadan tutuklu olan arkadaşı Aytaç Ünsal’la birlikte adil yargılanma hakkı için başlattıkları açlık grevini ölüm orucuna çevirdiklerini çevrelerine ve kamuoyuna duyurdular. Günlerden 5 Şubat 2022 idi.

Günler geçmeye başladı, bu konuda duyarlı olanlar, avukat arkadaşları ölüm orucu sırasında çırpınıp durdular, avukatlar cezaevinde kalamazlar dilekçeleriyle mahkemeyi zorladılar ama muhteşem yargı sistemimiz gün gün eriyen ölüm oruçları mahkûmlarına hastane izni, ev izni vermemekte direndi. 

Bu arada iki mahkûm da “Bilincimiz kapalı olsa dahi tedavi talebimiz yoktur” dilekçelerini mahkemeye sundular. Ve sonuçta Ebru Timtik son anda kaldırıldığı hastanede organ yetmezliğinden öldü. Ebru son olarak teyzesine yolladığı bir mektupta adaleti yalnızca kendileri için istemediklerini belirtip “Hak arama mücadelesi veriyoruz, tahliye olursak adalet mücadelesine omuz vereceğiz. Şu anda elimiz kolumuz bağlı adalet istiyoruz. Hiçbir şey yapamıyoruz. En çok da canımızı yakan bu. Elimiz kolumuz bağlı demek gerçekten bizim için açlıktan daha zor.” 

Evet, elimiz kolumuz bağlı. Çaresiziz! Çünkü ölüm oruçları içinde bulunduğumuz çaresizliğe ne yazık ki çözüm değil. İşte ben bunu söylüyorum. Ölüm oruçları ilk kez İrlanda hapishanelerinde İngiliz hükümetine karşı başlatıldı. 20. yüzyılın son çeyreğinde ölenler oldu, eleştirenler oldu, insan hakları açısından çok tartışıldı, çok etkili filmleri de yapıldı.

Evet, bunlar birer destan ama 21. yüzyıldayız. Dünya değişti ve yaşadığımız bu kaos ortamında artık ölüm oruçlarının hiçbir etkisi yok!

Evet, Aytaç Ünsal tahliye edildi ama ölüm orucu insan bedenine sadece ölümü getirmiyor. Ne zaman birilerinin ölüm orucuna yattığını duysam benim aklıma yıllar önce, F tipi ceza evlerini protesto için ölüm orucuna yatanların birlikte yaşadıkları Aksaray’daki bir ev geliyor. Kimi gözü kör olmak üzereydi, kimi sessizce sadece tavana bakıyordu, kiminin Wernicke-Korsakoff hastalığı tüm anıları silmişti. Gencecik bir çocuğun üç dakikada bir asker selamı verip, cılız bir sesle “Günlerin bugün getirdiği baskı zulüm ve kandır ancak bu böyle gitmez” dedikten sonra başını ellerinin arasına alıp ağlamaya başladığını ve herkesten özür dileyerek koşarak yan odaya geçmesini unutamam. Ölüm orucu sonucu hayatını yitiren Sevgi Erdoğan’ın küçücük kalan bedenini örten kara saçlarını ve ölüm evine birlikte gittiğimiz doktor arkadaşıma “Ben yaşayacağım değil mi” diye sormasını da unutamam. 

Biliyorum, adaletin yaptığı çok büyük bir haksızlık. Ama ölüm kutsanılacak bir şey değildir! “Ebru Timtik ölümsüzdür!” diye haykırmak bize ne kazandırıyor? Ölüp giden bir kız kardeşin yiten neşesini, inancını hatırlatmaktan başka!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları