Dünya Göçmen Kuşlar Günü

13 Mayıs 2018 Pazar

İstanbul’da her yıl yaklaşık 2 milyon kuş geçiyor üzerimizden. Kaçımız farkındayız?
Başını gökyüzüne kaldırıp, geçen kuşlara bakıp mutlu olabilen kaç kişi vardır? Bir kuş gördüğünde onun adını söyleyebilen, ötüşüne kulak kabartanların sayısı kaçtır?
Kaçımız bir kuş cennetini gezdi?
Üzerinde yaşadığımız bu cennet toprakların aynı zamanda kuşların da cenneti olduğunun kaçımız farkında?
Peki kuşların cennetini cehenneme dönüştürdüğümüzün farkında mıyız?
Rüzgâr türbinlerini yaparken, yüksek gerilim hatlarını dikerken, bunların kuşların göç yolu üzerinde olup olmadığına bakma gereği duymuyoruz.
Her yıl kaç kuş yüksek gerilim hatlarına, rüzgâr güllerine takılıp ölüyor? Almanya’daki sayının yüz bine ulaştığı söyleniyor. Peki Türkiye’de?
3. havaalanını tam da kuşların göç yolunun üzerine inşa ediyoruz. Kuzey ormanlarını yok ediyoruz.
Kuşların cennetleri olan sulak alanları kurutuyoruz.
Son 40 yılda üç Van Gölü büyüklüğündeki sulak alanı kaybettik. 1 milyon 300 bin hektar... Geriye 1 milyon 250 bin hektar sulak alan kaldı...
Kurutmakla kalmıyoruz. Akarsuları ve gölleri kirletiyoruz: Sanayi atıkları, kimyasallar…
Bazı nehirlerden su yerine zehir akıyor.
Kuşlar ölüyor.
Göç mevsimi gelse de kuşları avlasak
diye bekleşenler o kadar çok ki. Kuşlar ölüyor. Kitlesel olarak ölüyorlar. Farkında bile değiliz.

***

Dün “Dünya Göçmen Kuşlar Günü”ydü.
63 ülkede 357 etkinlik yapıldı. Amaç göçmen kuşların ve yaşam alanlarının korunmasına yönelik farkındalık yaratmak. Gençlere, çocuklara kuşları sevdirmek. Çevreciler “sesimizi birleştirelim” diyorlar, “çünkü ancak birlikte çaba gösterirsek kuşları koruyabiliriz.”
İnternette www.worldmigratorybirdday.org sitesindeki haritadan, hangi ülkede hangi etkinliklerin yapıldığına bakıyorum. Sonra değişik ülkelerden çocukların kuşlar için söyledikleri türküleri dinliyorum.
Kuşları “mavi özgürlüklerde uçan birer türküye” benzeten Halikarnas Balıkçısı’nın sözlerini anımsıyorum:
“Kendileri yeryüzünü kanatlanmış türkülerle donatırlar. Güneş ve ışık peşinde gurbetten gurbete, ülkeden ülkeye uçup giden, uçup gelen kanatlı türküler…”
Balıkçı’nın “Tünek Ahmet” öyküsünü okumuş muydunuz? Müthiş bir öykü. 80’li yıllarda ilk kez okuduğumda “Tünek Ahmet” kahramanım oluvermişti.
Ege denizini geçerken yorulan göçmen kuşlar, denize düşüp ölmesinler diye çabalayan, teknesini kuşlar için tüneğe dönüştüren o balıkçıyı canlandırdım gözümde.
YouTube’a bağlandım ve öyküyü bu sefer sevgili Hakan Meriçliler’in sesinden dinledim. Ne güzel seslendirmiş.
Rüzgâr gülleri kuşları öldürmesin diye kaygılanan, kuzey ormanları için mücadele eden, yaşamları boyunca kuşları korumak için çabalayan insanları düşündüm. Aslında kuşları korumak insanları korumaktır. “Neyse ki bu güzel ülkede Tünek Ahmetler var” diye geçirdim içimden.
Bu pazar kendinize bir ödül verin ve YouTube’dan bu öyküyü dinleyin derim.
Elbette en değerli varlığınız olan annenizin elini öptükten sonra. Tüm annelerin anneler gününü kutluyorum.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Önce Cumhuriyet! 9 Eylül 2018
İklim için ses ver! 2 Eylül 2018
Özel yaşamın sonu mu? 26 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları