Feyzi Açıkalın

Üst üste gelince

02 Mart 2017 Perşembe

Alanya, en azından coğrafya olarak gözden ırak bir yerleşim olmasına karşın basında sık yer bulur. Bunu güçlü yerel medyasına da borçludur. Ya da “borçluydu” diyelim, çünkü artık günümüzde haber kaynağı her yerde ve de yalnızca bir tık ötede…

Eskiden, memlekete turistin geldiği o güzel günlerde(!) Alanya, yalnızca turizmin doğasına uygun iyi ya da kötü haberlerle anılırdı…

Son bir haftada ise, özellikle sosyal medyada; İzmir Marşı’nın Alanya Lisesi’nde yasaklanması iddiası, zehirlenen kediler ve son olarak da ilkokuldaki cinsel istismar olayı, Alanya’yı neredeyse manşete taşıdı. Sonrasında, haberlerin Alanya imajına olumsuz katkısı ve yayılış biçimleri tartışıldı.

Bilmeyenler için: Alanya şehir merkezinin yalnızca yüzde 20 küsuru Alanya doğumlulardan oluşur! Üstüne üstlük, şehirde barınan yabancı uyruklu vatandaş çeşitliliği açısından da Alanya açık ara öndedir. Yani, antropolojik değer olarak sağlam bir Türkiye, hatta dünya ortalaması verir!

Bu cümleden yola çıkarak; ilçe eğitim müdürlerinin siyasi iktidara yaranma çabaları bilinirken; Türk insanının evcil hayvanla yurdun her köşesindeki imtihanında sınıfta kalınmışken; bırakın tacizini, cinsel istismar denen ahlaksızlığın boyutu ülkede arşa ulaşmışken, bu sevimsizliklerin yalnızca Alanya’ya özgü olduğunu zannetmek safdillik değilse de kötü niyettir.

Sorunlara, moda olduğu üzere hemen “ama” lı yanıtlar yetiştirip ciddiyetini, önemini azaltmak; böylece sıradanlaştırıp kanıksatmak niyetinde değilim. Başka boyutlarla ele almaya çalışacağım…

Alanya gibi, başlıca kazancı turizm olan beldelerde, şehrin sahip olduğu değerlerinin yani toplam imajının sarsılmaması gerekiyor. Dahası, bir tatsızlık anında şehir otoritesinin doğru argümanlarla, net bilgilerle, kafa karışıklığına meydan vermeden inisiyatif alması bekleniyor.

Son olaylarda görüldüğü gibi, şehirdeki otoriteyi farklılaştıran/belirsizleştiren Büyükşehir Yasası’nın varlığı anında tepki verilmesini engelledi. En azından mangaldan ateşi almak istemeyenler bu savı öne sürdüler! Böylece, belirlenmiş bir otorite yerine şehrin yerel medyası önceliği aldı. Örneğin marşın yasaklanmasını, “haberi ilk önce ‘marjinal!’ sol sitelerinin geçtiği” yorumuyla sundu…

Diğer yandan, kedi zehirlenmesinin araştırılmasında sorumlu olduğu varsayılan belediye veterinerliği, kedilerin ne yolla zehirlendiğini bile araştırmadı, bu anlamda bilgi vermekten kaçındı. Böylece Alanya’ya, en azından yakın dönemde gelmediğini tahmin ettiğim, Twitter’deki 134 bin takipçisinden birisi de olduğum Cem Seymen’e şehri top yekun kötüleme fırsatı verildi…

Cinsel istismar olayının davası ise zaten sürmekteydi. Satır aralarındaki “Küçük bir şehir olan Alanya’da suç duyurusunun sonuçsuz kalacağı için şikayetten vazgeçilmesi” en vahim okumalardan birisiydi. Bir diğeri ise, “Aile Bakanlığı müdahil avukatının son üç duruşmaya katılmaması” açıklamasıydı. İstismar iddiası bu yönleriyle de ele alınıp şehirde tartışma ortamı yaratılabilse, belki en geniş anlamda duyurma, dikkat çekme adına Ayşe Arman’a gerek kalmayacaktı…

Türkiye’den daha fazla olmak üzere, Alanya benzeri yerleşimleri iyi günler beklemiyor. Batılı turistin Türkiye’deki siyasi gelişmelere bağlı olan olumsuz tercihi net olarak anlaşıldı. Umut saçan demeçlerin işe yaramadığı görülüyor. Bu belirsizlik içeren siyasi dönemde göbek bağının kendimizce kesileceğini bilip, makası keskin tutmakta sonsuz yarar var.

Üst üste, tesadüfen de olsa gelişen olumsuz algılamalar karşısında, insani ve siyasi sorunlara duyarsız kalmamak; öte yandan da şehrin toplam imajını gözetip kollayacak olan otoriteyi bu konuda göreve davet etmek gerekiyor. Ama asıl sorun, bu çağrıyı yapacak olanın duyarlılığında saklı galiba...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları