Özdemir İnce

Kürt sorunu muamması

15 Kasım 2024 Cuma

Günlerden 1 Kasım 2024. Televizyondaki bir tartışma programında sunucu ile konuğu DEM Parti Milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki, “Kürt sorunu”nu konuşmakta. Ancak sorunun ne olduğunu ne sunucu ne de konuğu bilmekte. Örneğin DEM Milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki, “Yabancı konuklar geliyor TBMM’de kendi dillerinde konuşuyor ama Kürtler kendi dillerinde konuşamıyor” diyor. Galiba bir ara, anadilde öğrenim diye bir sorundan da söz ediyor. Konuşmaya çalıştıkları konular yerel ve uluslararası hukuk bağlamına giren şeyler. Mahalle kahvesi sohbeti değil! Ama sanki mahalle kahvesi sohbeti yapmaktalar.

Kardeşler, devlet olan bir üniter ulus devlette bir tek resmi dil vardır ve bu dil TC Anayasası’na göre Türkçedir. Madde 3: Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bu madde anayasanın 4. maddesine göre değişmez ve değişmesi önerilemeyecek bir maddedir.

Bu madde varken, TBMM’de her milletvekili kuliste istediği dille sohbet edebilir ama kürsüde milletvekili ya da konuk olarak sadece Türkçe konuşabilir. Bu gerçek varken kürsüde Kürtçe konuşamamayı şikâyet konusu yapmak kara cehalettir.

Kara cehalet diyorum ama birkaç gün önce Tele1’e konuk olan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları’nın Kürtlerin anadilde öğrenim hakkından söz etmesine şaşırıp kaldım. Bir partinin eşbaşkanı olan bir siyasetçinin Avrupa Birliği’nin “Türkiye için katılım ortaklığı” belgesinden habersiz olması son derece saşırtıcıdır. Ne diyor söz konusu belge?

“Kültürel çeşitliliğin sağlanması ve kökenlerine bakılmaksızın bütün vatandaşların kültürel haklarının güvence altına alınması... Bu hakların kullanılmasını engelleyen her türlü yasal hüküm -eğitim alanındakiler de dahil olmak üzere- kaldırmalı.”1

(Ensure cultural diversity and guarantee cultural rights for citizens irrespective of their origin. Any legal provisions venting the enjoyment of these rights should be abolished, including in field of éducation.)

Görüldügü gibi Avrupa Birliği, TC Anayasası’nın 42. maddesi hükmünün (Türkçeden başka hiçbir dil eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarının anadilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez.) kaldırılarak Kürtçenin eğitim öğretim dili olmasını istemiyor. Böyle olsaydı, kısa vadeli hedefler arasında yer alan “Kürt vatandaşlarının kendi anadillerinde televizyon ve radyo yayını yapmalarını yasaklayan her türlü yasal hükmün kaldırılması” maddesinde olduğu gibi bunu açıkça yazardı. Yazmadığına göre, ne istiyor Avrupa Birliği?

Avrupa Birliği, vatandaşların kültürel haklarının devlet tarafından güvence altına alınmasını istiyor. Vatandaşların, devletin resmi dili olmayan anadillerini öğrenme talepleri hak olarak bu güvencenin kapsamına girmekte. Devlet, anadili Kürtçe olan vatandaşların bu konudaki taleplerini karşılamak zorunda. Ama Kürtçenin Türkiye Cumhuriyeti okullarında eğitim ve öğretim dili olması bu güvencenin kapsamı dışında. Kürtçe seçmeli ders olabilir ve olmalıdır. Bu okuduklarınızı en az elli kez yazdım. Öğrenmek zorunda olanların umrunda bile değil. Bu bağlamda, durum böyleyken “anadilde öğrenim hakkı” dayatması ayrılık, federasyon ya da özerklik istemek anlamına gelir. Yerel ve uluslararası hukuk böyle diyor. Kürt kökenli vatandaşlarımız ve siyasetçileri bu gerçeği bilmek zorundadır.

Durum böyle iken R.T. Erdoğan’ın yeni bir açılım masalından söz etmesi şaşırtıcıdır. Anayasamızın 3. maddesini yok sayarak Kürt vatandaşlarımıza Kürtçenin öğretimde kullanılması hakkı verebilir mi? Ve-re-meeezzz! 

R.T. Erdoğan yeni bir açılım süreci başlatacakmış. Çok güzel! Aliyyülâlâ! Muhataplarına anayasa ve yasalara karşın ne verebilir? Kocaman bir hiç! Cumhurbaşkanı olarak Kürt kökenli vatandaşların sivil ve yasal haklardan eşitlik ilkesine uygun yararlanmasını sağlasın yeter. Bunun için yeni bir açılım masalına gerek yok. Bir araştırma yapsın Kürt kökenli kaç tane vali, kaç tane kaymakam, genel müdür, konsolos, elçi, büyükelçi var. Devlet hizmetinde işe alma mülakatlarında adil davranılmakta mıdır? Doğudaki belediye başkanlıklarına kayyum atamalar sürecek mi?

PKK gibi hayalperestlerin uğruna kan döktükleri ayrılık, federasyon, özerklik gibi zevzeklikleri Kürt kökenli vatandaşlarımız da düşünmüş olsalardı şu anda durum bambaşka olurdu. Onlar ayrımcılık değil, vatandaşlık haklarından adilce yararlanmak istiyorlar. AKP Genel Başkanı R.T. Erdoğan cumhurbaşkanı sıfatıyla bu kadarını sağlasın yeter!

1 Özdemir İnce, Türkiye’nin Sırat Köprüsü Açılım Masalı, Tekin Yayınları, 2. baskı, 2015, s.24-25.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kürt sorunu muamması 15 Kasım 2024
Ulusal Kurtuluş Devrimi 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları