Feyzi Açıkalın

Muhalefeti taşra merkezlerine taşıyamazsan

30 Mart 2017 Perşembe

Gerçekleştirilmesine günler kala, referandum çalışmalarındaki eşitsizlik giderek büyüyor. “Evet”, devlet korumasıyla yürürken, “hayır”ı savunanlar geniş siyasi çeşitliliği içinde kendi olanaklarıyla çabalıyor.

Evet, yazılı ve görüntülü yaygın medyada geniş kitlelere kendini anlatırken, hayır mesajları daha çok sosyal medya üzerinden yürüyor. Büyük merkezlerde muhalefet, siyasi ve gelişmiş sivil örgütlülüğü içinde propaganda yapma fırsatı bulabilirken, taşra kendi yağında kavruluyor.

Taşra, biraz şehir örgüsüne kavuşabilmiş merkez ve ona bağlı kırsal yerleşimlerden oluşur. Kırsalda iş bölümü ve emek yoğun çabaya dayalı üretim ancak tarımda olabileceği için, hak aramaya dayalı bir örgütlenme modeli de yoktur. Siyasi iktidar oralarda etkili olabilmek için koyu din taassubunu kullanır.

Yani, taşra merkezden farklı olarak olaya daha ideolojik yaklaşır. Tek adamlıktan, güçler ayrılığından filan anlamaz. Sabitleşmiş oyunu atar geçer.

Merkez ise daha faydacı, çıkarcı ilişkileri barındırır. Siyasetin yönlendirildiği taşra merkezinin çekirdeği genellikle; pusuya yatmış, kazanmaya meyledenin yanında yer almaya hazırlanan “sessiz kuzular” ve “korkak boğalar”; iktidarla iş tuttuğu için var gücüyle saadet zincirinin bozulmamasına çalışanlar ve iktidarın sağladığı olanakla önemli adam olabilme kaygısındakilerden oluşur.

Sınıf bilincinin gelişmediği taşra merkezlerinde siyaset zordur. Çünkü karşıtlarıyla her an beraber olma olasılığı ilişkileri cıvıklaştırır, keskinlikleri yumuşatır. Muhalefetin, mesajını eşit koşullarda verdiğini zannettiği alan, aslında taşradaki iktidar uzantısının ona lütfettiği yer ile sınırlıdır. Bu dar alandan ürettiği söylemler, şehri politize edip baskın seçimlere, referandumlara hazırlamaktan ziyade gündelik, sıradan sorunları içerir.

Merkezindeki, yerel basın da dahil güç odaklarını kontrol edemeyen, anlık itirazlar, karşı koyuşlar geliştiremeyen bir muhalefetin işi taşrada çok zordur. Halkın çok pirim vermeyeceği anayasa tartışmaları yerine, iktidarın güncel politikaları gereği uğranılan zararların iyi anlatılabilmesi daha yararlıdır.

Bağrından çıkardığı siyasetçilerin, meydanlarda birer demagoji sanatı göstergesi olarak soluksuz sıraladığı vaatlerin gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği o şehrin muhalefetince sorgulanmazsa… Örneğin, Batı Avrupa ile yaratılan gerginliğin şehirdeki turizmi sürüklediği yer, dolayısı ile en büyük kazancın sekteye uğraması…

Milyonlarca dolar değerindeki domates ihracatındaki engellerin hala kaldırılamamış olması… Üç yıldır sözü edildiği halde şehir merkezinin katı atık sorununun gündeme bile getirilmemesi; keza doğal gaz erişimi konusundaki çabaların akıbeti…

Gösterişlerle reklamı yapılan raylı ulaşımın; bisiklet için verilen velodrom sözlerinin hatırlatılması varken, aksine iktidar güzellemesine gitmek abesle iştigaldir.


Metropollerde olduğu gibi taşrada da bu referanduma özgü olarak kendiliğinden oluşmuş ilginç bir “muhalefet toplaşması” var. “Vasatın örgütlülüğü” diye nitelenen bu iktidar bloğunun her türlü engellemelerine, baskılarına rağmen, yarınlarından endişe duyan insanlar direniyor. Ne yazık ki ancak yalnızca ekonomik yoksunluğa ulaştığını anladığında böyle bir cephede yer alabiliyor.

Faşizmin yazılı bir kuralı var; taahhütlerini canlı tutarak, bunu en yüksek perdeden yineleyerek gelişiyor. Öyleyse, ona karşı durabilmek, sonrasında da “sathı müdafaa” oluşturabilmek için, içgüdülerle oluşmuş bu dayanışma halinin gelişerek, referandum sonrasında da örgütlülüğe dönüştürülmesi şart.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları