Feyzi Açıkalın

Kadına yönelik şiddet ne zaman başlar, nasıl gelişir

25 Kasım 2020 Çarşamba

Olağandır ki, eğer mağaranın ateşi söndüyse, onu harlamak görevini verdiği kadınını saçından sürükleyen adem efendi şiddetin ilk uygulayıcısıdır. Onu atlayıp zamanımıza dönersek…

İlk modern zamanlar travması muhtemelen henüz beş haftalık iken gelendir. Ana karnındaki embriyonun beyin korteksinin, böylece duyularının şekillenmeye başlayacağı dönemdir bu. 

Şehirde de yaşıyor olsa feodal yapısını sürdüren ve doğacak ilk çocuğun erkek olmasının istendiği bir aile düşünün. Çocuğun cinsiyeti konusunda bilgilendirdiği kocasının acı tebessümü ile sarsılan kadın, suçluluk duygusunu beş haftalık embriyosuna aktarmamış mıdır?

Bebek doğdu, ilk fotograflar çekiliyor. Baba ya da babaannenin(!) bebeğin vajinasını kapama telaşı konusunda, “Ne oluyoruz yahu?” dememiş midir? Hele, daha sonra doğacak erkek kardeşinin pipili fotograflarının, üstü dantelli büfenin baş köşesine oturtulduğunu görünce! 

Eve, çok yakın da olsa misafir geldiğinde kucağa oturmaması konusunda tembih aldığında; daha minnacık bebekken bile, bacakları açık otururken birileri telaşla onun eteğini kapamaya çalıştığında ne hissetmiştir?  

Bahçede oynarken çişi gelen erkek kardeşinin, hemen oracıkta kilotunu sıyırıp duvara şekiller çizmesini kıskanmamış mıdır? Ya da oyun kurulurken ona en edilgen rolün verilmesine; mesela futbolda hep kaleye geçirilmesine bozulmamış mıdır?

Bisiklet gibi daha özgürlükçü oyun ve eğlenceye yönelik hediyeler almak varken, elini evdeki hamura alıştırmak için kucağına oyuncak bebek verildiğinde isyan etmemiş midir?

Ya, okula başladığı yıllardaki fiziksel tacizleri nasıl algılamıştır o saf, temiz beyni? En yakın zannettiği, belki de anne babasının güvenliğini ona emanet ettiği insanlardan gördüğü; anlamlandıramadığı için sakladığı cinsel tacizleri?

İlkokulda sınıf başkanları çoğunlukla erkeklerden seçilirken, kendisine kızılay kolu uygun görüldüğünde; orta öğrenim çağında yani regl olduğu zamanlarda, sınıftan fırlayarak tuvalete koşarken karşılaştığı tuhaf, alaycı bakışlara sinirlenmemiş midir?

Aile içi sevgi dağıtımında, erkek kız ayrımı farketmeksizin ebeveynleri tarafından kayırılan birisinin kardeşi olduğunu fark etmesi; bunun verdiği mutsuzluğu ve sevgi açlığını giderme adına savrularak yaşaması…

İşyerindeki “mobbing” yani psikolojik taciz ya da “mansplaining” denen, genellikle kendisinden büyük erkeklerin küçümseyici veya büyüklük taslayan anlatımlarına maruz kalmaları… derken, farkındaysanız daha fiziksel şiddete gelemedik bile. 

Aile içindeki veya yakın çevresindeki büyüklerinden başlayıp, kocası denen herifi naşerifler ile devam eden ve belki de yaşamlarının kaybı ile sonlanacak hırpalanma, örselenme sürecinden söz edemedik. 

Biz, kadının derdini anlatmaya soyunan suçlu ve güçsüz erkeklerden bu kadar. Bundan sonrası, kadının var olduğu her platformda sorununu daha iyi dillendirebilmesine kalıyor. Başkasından medet ummasına değil…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları