Feyzi Açıkalın

Giderayak AKP’nin bıraktığı…

21 Mayıs 2019 Salı

AKP’nin toplumda yarattığı yıkımın, bozulmanın nasıl ve hangi vadede düzelebileceğinin konuşuluyor olması, iktidarın sonunun gelmekte olduğunun da bir göstergesi olabilir.

Siyasi iktidarın yarattığı toplumsal tahribatın üstesinden zamanla gelinebileceği söyleniyor. Ama güncel olan bir tanesi, yurttaşlar arasında futbol endüstrisi üstünden yarattığı düşmanlık var ki, ondan arınmak çok zaman alacak.

Futbol öyle bir oyun ki, yaşama ait her tanım bir şekilde onun içinde yer bulabiliyor. Doğası gereği, üstünden verilmek istenen her mesaj çok çabuk somutluğa dönüşüyor.

Sözgelimi, ülkenin tek liderinin kendisiyle açıkça özdeşleştirdiği bir spor kulübü artık o niteliğinden sıyrılıyor. Anılan futbol takımı süregiden ve hatta yükseltilmekte olan siyasi mücadele içinde açık hedef haline gelebiliyor.

Bu arada, “normalleşme”, “ittifak”, “kızgın demirin soğutulması” etiketlerinin çokça yer aldığı bir yumuşama gündemi, 19 Mayıs kutlamalarını özetleyen, “Samsun ruhu” başlığıyla daha da pekiştirilmeye çalışılıyor.

Gelin görün ki bu soğutulma işleminin halkta, hele büyük kitleleri peşinden sürükleyen ayak topu yani futbol endüstrisinde pek bir karşılığı yok.

Olmadığını, 19 Mayıs fener alayının yapılacağı saatlere, son iki yıldır acayip bir rastlantı ile denk gelen futbol lig finali ve kutlamaları tanıklıklarımızdan biliyoruz.

İşin ilginci, finali oynayan taraflardan birisi ülkenin en büyük siyasi figürünün açıkça ilan ettiği kendi takımı, diğeri ise Türk milliyetçi damarının spordaki en önemli temsilcisinin yönetimindeki büyük bir kulüp.

Ülkenin yarısı söz birliği etmişçesine, rakip olmasına rağmen reisin takımının karşısındakinin şampiyon olmasını istiyor. En azından içinden böyle geçiriyor.

Yurttaşlar arasında “bizle ve onlar” başlığıyla her allahın günü bağırarak anons edilerek yaratılan düşmanlığın, böylesi bir final maçında muhalif kitleleri birleştireceği naif düşüncesine saplanılıyor.

Futbolu bilmeyenler böyle düşünüyor. Oysa futbol başka bir şey…

Futbolun en büyük özelliği beyaz, mavi yakalı; proleter lümpen; öğrenci gibi bir çok benzemezi bir araya kolayca getirebilmesidir. Futbolun içinde en az olan ise aktif sporcudur.

Türkiye gelir geçer siyasetinden farklı olarak, belli bir argüman yürütmeye gerek kalmadan en kolay sosyolojik birlikteliklerin sağlanabileceği alandır futbol arenaları.

Belki de futboldaki birliktelik, insanları açmazlara sürükleyen gündelik politikadan kaçışı da karşılıyor. Apolitik oluşu futbol dolduruyor.

Takımdaşlığın oluşmasında başarının getireceği tatmin kadar, bir galibiyet sonrasında karşıtına olan nefretin en yalın ve ilkel halinin sergilenmesi de vardır.

Futbol arenalarında ya da sonrasındaki kutlamalarda, grup halinde ve çoğunlukla karşıtlarıyla temas sağlamadan bir hakaret ayini söz konusudur.

Hakaret sözcükleri çoğunlukla karşıtlarının iğfal edilmesine ilişkindir. Bu, bir ülkeyi işgalde, bir etnik grubu imhada sıklıkla karşılaşılan; ırkçıların, yobazın intikam güdüsünün benzeridir. Bir nesli kurutma iç güdüsünün tezahürüdür.

Futbol oyunun zorbalığa dönüşünde alınamayan intikamlar, diri tutulan kinler, aşılanan hınçlar önemli rol oynar. Siyasete benzer yanı, bir liderlik altında ezberlenmiş ritüellerin tekrarıyla kitlelerin coşturulup, diri tutuluyor olmasıdır.

Gittikçe uygar dünyadan uzaklaşarak, kendi içine kapanılan günümüz Türkiye’sinde, ancak benzerleriyle yaşanabilen bir çatışmadır futbol serüveni. Kendinden olduğunu hissetmediklerine üstünlük sağladığında, hakaret hakkı kazandığını zannettiğin bir oyundur.

İşin en acısı da, toplumsal muhalefetin yükseltilmesinde rol alacağını umduğun futbol dünyasının sergilediği duyarsızlıktır. 19 Mayıs akşamı düzenlenen fener alayı yerine, geleneksel rakibini iğfal tezahüratıyla toplu mastürbasyonu seçer. Tam da ülkeyi yönetenin istediği gibi…

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları