Feyzi Açıkalın

Depremin siyasi artçısı

04 Mart 2023 Cumartesi

Nasıl Kahramanmaraş merkezli depremler uzmanlarca öngörülüyorduysa, İYİ Parti lideri Meral Akşener’in de altılı masada en azından bir sarsıntı yaratacağı tahmin ediliyordu. Beklenmeyen, siyasi fay hattındaki kırılmanın tek seferli ve bu denli şiddetli olmasıydı.

Türkiye özellikle son on yıldır, artık herkesin aşina olduğu Şok Doktrini gereğince halka çığlık attırılarak yönetiliyor. CIA’nın bu doktrin için başka ülkelere nasıl yöntemler önermekte olduğu bilinmez ama Türkiye felaket üretme açısından son derece bereketli bir coğrafyada yer alıyor.

Ülkeyi yöneten siyasi rejim çok sık tekrarlanmakta olan deprem, yangın, sel gibi doğal yıkımları da fıtratları gereğince neredeyse bir kurtarıcı olarak görüyor. Felaketleri, baştan önlem alarak değil ama sonrasındaki yardımlarıyla halkta rıza üreterek yönetme ve siyasi iktidarlarını pekiştirme konusunda çok ustalar.

Ama Kahramanmaraş’ta öyle olmadı. Devletin tek adamlığa evrilmekte olduğu en somut şekliyle depreme müdahale aşamasında ve sonrasında görüldü. Dahası Kızılay ve AFAD gibi kuruluşların siyasi rejime göre şekil aldığının açığa çıkmasıyla devlet zan altında kaldı. Devletin varlığı sorgulandı.

Aslında deprem tam da seçim öncesinde, Sinan Ateş davası başta olmak üzere, kendisini devleti korumakla görevli kılanların bilfiil karıştığı olaylar daha soğumamışken geldi. “Tekleştikçe” aslında zayıflayan, devletle özdeşleştirilmiş liderliğin yerine, gerçek devletin nasıl ikame edileceğinin bir kavgasıydı belki de, bu arada verilmekte olan…

Akşener diğer siyasi liderlerin aksine, depreme müdahalede beklenmeyecek bir ölçüde tutuk kalmıştı. Deprem bölgesinde görülmüyor oluşunun, eleştiriye uğrayan devlet aygıtını koruma refleksinden mi yoksa bu konudaki örgütlenme yetersizliğinden mi kaynaklandığı anlaşılamadı. Ama bu atalet onu zayıf ve borçlu kıldı.

Muhalefet cephesinin İYİ Parti dışındaki üyelerinin halkın yaralarını sarmada ön alıyor olması onlara puan kazandırmış, iktidar cephesini ise seçim öncesi kaygılandırmıştı. İktidar en bildiği yöntemi, zor kullanmayı ve yasakları uygulayarak gerginliği yükseltmeye başlamıştı ki Akşener’in, en azından şiddet ölçeği hiç beklenmeyen çıkışı geldi.

Muhalefeti destekleyen medya kuruluşlarına çıkan yorumcular, Akşener’in tutumunu desteklemediklerini çeşitli söylemleriyle dile getirdiler. Yalnızca, beş gün önce yayın hayatına başlayan Sözcü TV yöneticisi Yılmaz Özdil, muhalefetin, aynı iktidarın olduğu gibi, “iliştirilmiş gazeteciler” tarafından desteklenmekte olduğunu ama Akşener ve partisinin yalnız olduğunu savunarak İYİ Parti liderine hak verdi. Yeni yayın hayatına girmiş bir kanal için zekice bir hamleydi.

Türkiye siyasi tarihinden özet vererek gizli ellerin siyaseti nasıl şekillendirdiğini anlatan Özdil’in kimi nasıl suçladığı çok anlaşılmadı ama içinin boşaltıldığı iyice anlaşılan devletin yeni sahipliği konusunda bir kavganın verilmekte olduğu aşikardı.

Sorular var tabii; müesses nizam nedir? O nizamda yani düzeni sağlamakla “kendini görevli kılanlar” ve “görevlendirilenler” arasında bir savaşım mı vardır? Sonlanmakta olan bir siyasi rejimin yerini alması beklenen ve geçmişe dair hesap soracağını sıklıkla ilan eden Kılıçdaroğlu’nun bu nedenle mi önü kesilmek istenmektedir? Devri sabık yaratılmayacağı garanti edilen ve uydurulan bir onursal başkanlık sistemi ile ikna edilebilecek liderlik ile seçimde işbirliğine gidişin bir işareti midir bu fevri çıkış? Yaşayıp göreceğiz…

 

 

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları