Feyzi Açıkalın

COVID-19 ile sınanan siyasi liderlikler

27 Nisan 2020 Pazartesi

Dünya COVID-19’a hazırlıksız yakalandı ve bu felaketle sınananlar ülkeler değil, daha çok onları yöneten, isimleriyle öne çıkmış siyasi irade oldu.

Başlangıçta, ülkelerin salgınla savaşım yönetiminden ziyade, günlük raporların açıklanışı turnusol kağıdı işlevi görüyordu. Bu yolla, o ülkelere ilişkin demokrasinin işleyişi ve kurumlarının gücü kestirilebiliyordu.

Misal Çekya’da, 34 yaşındaki, aslında bir avukat olan Sağlık Bakanı Adam Vojtech ara sıra açıklamalar yapıyor. Vojtech ilginç bir şekilde, diğer ülkelerin ne denli iyi önlemler aldığını överek, kendi adlarına dersler çıkarılması gerektiğini söylüyor!

Fransa’da ise Sağlık Bakanı’nın kendisi değil, onun Sağlık Genel Müdürü Jerome Salomon her gün düzenli bilgi veriyor. Salomon başka ülkelerin salgın konusunda ne denli yetersiz kaldığını sürekli yineleyip, onları aşağılayarak Fransa’nın başarısını tanımlama yoluna gitmiyor.

Almanya’da ana haber bültenlerinden sonra 15 dakika ya da yarım saat süreyle özel Coronavirüs rapor haberleri var. Dünyaya ilişkin bilgiler ABD’nin Johns Hopkins Merkezi’nden verilen değerlerle açıklanıyor. Almanya için ise Robert Koch Enstitüsü kayıtları önemli. İki kurumun verdiği sayılar karşılaştırılarak belli nedenlerle hata paylarının oluşabileceği izleyiciye netlikle anlatılıyor.

İtalya’da halk sağlığı diye tercüme edilebilecek Protezione Civile tarafından bir basın açıklaması ile bilgilendirme yapılıyor. Son günlerde, canlı yayınla naklen yapılan bu işlem durduruldu. Şimdi artık, bilgilerin basın kuruluşlarına iletilmesi ile yetiniliyor. Adını kimselerin bilmediği İtalya Cumhurbaşkanı Sergio Mattarella’dan açıklama için onay beklenmiyor…

Ülkelerin salgınla mücadele yöntemleri ise, İsveç gibi dünyanın en gelişmiş demokrasisi haricinde yine liderliklerin sınanması şeklinde geçiyor. Halkını bilgilendirip, onlara güvendiğini sürekli yineleyerek sürü bağışıklığını deneyen İsveç, komşuları Danimarka’dan üç, Norveç’ten altı kat fazla ölüm oranına ulaşsa da denediği yöntemden vaz geçmiyor.

Dünyanın en büyük ekonomisi ve sözde demokrasisi olan ABD’de ise, ülke yönetiminin merkezileştirilip, devletin tuhaf bir adamın şahsında kişiselleştirilerek nasıl tehlikeli bir hale getirildiği konuşuluyor. İlginçtir, ABD’de artık rejim tartışılıyor! Keza, Brezilya’nın Devlet Başkanı, eski yüzbaşı Bolsonaro siyasi yandaşı olan çeteleri sokağa dökmesiyle tepki alıyor.

Belçika’da 12 Mayıs’ta okulların açılması ile yumuşama başlayacak. Hükümet sözcüsü 10 kişilik(!) sınıflarda eğitimi başlatacaklarını, başarılı olmazlarsa geri adım atacaklarını söylüyor. Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanı ise bu konudaki kararın ülkesinin cumhurbaşkanı tarafından verileceğini söylüyor.

Faşist Macaristan başbakanının sözcüsü, Avrupa’nın yardım konusunda kendilerini yalnız bıraktığından yakınırken, yarattığı krizi bitirdikten sonra fırsata çevirmeye çalışan Çin’in, Budapeşte ve Belgrad arasında tren hattı yapımına başladığını söylüyor!

Dünyanın ucuz emek cenneti olan Bangladeş’te dünya güzeli tesettürlü genç işçi kadınların, atölyelerin açılması için yaptığı gösterileri izliyoruz. Üretiminin yüzde seksenini ihraç ederek ayakta kalabilen Bangladeş, fabrikaları açtı mı bilinmiyor ama Pakistan’la birlikte, Ramazan için camileri hizmete açan ikinci ülke oluyor.

Tam tersi, gelişmemiş ülkelerden işçi getirterek ekonomisini yürüten Birleşik Arap Emirlikleri’nde, isteyen herkese tedavi olanağı sağlanacağı duyuruluyor. Bir başka örnekte ise, Trump’un sınır kapadığı Meksika’da ABD firmalarına fason iş yapan fabrikaların açık tutulması isteniyor.

Velhasıl, dünya her anlamda Coronavirüs ile sınanıyor. Ama hiçbir ülke salgını içerdeki siyasi gücü pekiştirme adına Allah’ın bir lütfü olarak görmüyor. Yurttaşına yaptığı yardımı bir gösteriye dönüştürmüyor. Yandaş basını aracılığıyla, Batı basınında küresel aktör olarak görülmeye başlandığı propagandasına girişmiyor. Hiçbir ülkenin devlet başkanı, coronavirüs sonrası dünyanın yeniden yapılanma sürecinin merkezinde olacaklarını ilan ve iddia etmiyor.

Salgın sonrası yine birbirinin yüzüne bakacak dünya ülkeleri, diğerlerini aşağılayarak yaptığı hamaset yüklü böbürlenmelerle kendi halklarını utanca boğmuyor…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları