Feyzi Açıkalın

Anneler gününde baba sevgisizliği

14 Mayıs 2017 Pazar

Lise yıllarımdaydı. Anneme olan sevgimi fazlasıyla dile getirdiğimi sezen genç bir edebiyat öğretmeni kadın, babamdan da aynı ölçüde bahsetmem gerektiğini hatırlatmıştı. O yaşımda tuhaf gelen uyarıyı yaşamımın, en azından babamın ölümüne kadar olan süresinde deneyleyerek hatırlayacaktım…
Baştan söylemeliyim; bu, haliyle bir erkek yazısıdır. Erkek çocuğunun duygularını, gelişimi boyunca en yakın rol model olan babayla ilişkilerini anlatır. Anneyle olandan daha önemlidir, çünkü…

Anadolu aile yapısında, ne yazık ki(!) erkek çocuk anasının kıymetlisidir. Oğluna düşkün anne olmadığı gibi, anasına düşkün olmayan erkek çocuk da yoktur. Bu süreç evlilikte yani annenin benzeri bir kadınla olan yaşam boyu birliktelikte bile anne lehine sürer. İstisnalar kaideyi bozmaz!

Eğer kadın, doğacak çocuğunun cinsiyetine baştan şartlanmadıysa, makbul olanı(!) yani erkeği dünyaya getirmek kadınlığındaki ilk zaferidir. Kadın, erkek egemen toplumda, kurtlar sofrasında, kendisinden güç alacağı bir yoldaş, bir koruyucuyla yola çıkmaktadır.

Anne, kız çocuğunu kendi bilgisi gereğince şekillendirmek ister. Kendi yaşam pratiğinde gördüğü eksiklikleri ya da kendisine yapıldığını var saydığı haksızlıkları/yanlışlıkları kız çocuğuna uygulamayarak “gelişmiş bir benzerini” yaratmaya koyulur.

Erkek çocuğunun gelişiminde ise daha edilgen bir pozisyondadır. Olsa olsa gençlik sevgililerinden bir havanın oğlunda olup olmadığını anlamaya çalışır! Bilmediği bir erkek dünyasında, çocuğunun gelişimini ancak seyredebilir. Gerektiğinde gelmesi gereken müdahaleler ise babaya yıkılır. İşte babanın erkek çocuktaki rolü burada başlar.

Rol dağılımı genellikle şöyle olur: Şefkatli, oğluna düşkün anne ve cezacı baba! Baba eğer karısını seviyor ve sayıyorsa ortaklaşa yarattıkları bir canlıyı, ananın izin verdiği ölçüde cezalandırır. Hatta bazen, işin dozu kaçtığında anayı kışkırtıcılıkla suçlar; oğluyla arasına girilmiştir…

Eğer baba ruhsal gelişimini belli nedenlerle tamamlayamamışsa ve de karısının erkek çocuğuna olan düşkünlüğü ile kendisine olan sevginin ikiye bölündüğünü düşünüyorsa o zaman işler fenadır. Baba gittikçe sertleşir. Zorbalık fiziksel olandan, oğlunu her fırsatta aşağılamaya kadar gider.

Bu kısır bir döngüdür. Baba zalimleştikçe ananın gizli korumacılığı artar; o arttıkça baba geriye dönüş yapamaz; yapmaz… İşin en kötü yanı, bu sistemin bulaşıcı yani bir nesilden diğerine aktarılıyor olmasıdır. Bir de tabii ki, babaya olan sevgisizliğini, özel gün ya da durumlarda anayı daha fazla öne çıkararak hissettirenlerin, toplum yaşamına yön vermede ne denli etkin oldukları önemlidir…

Hayatındaki ilk egemenle yani babasıyla, hadi sevgiyle sürmesi gereken muhabbeti bir yana bırakalım; yarışarak, tartışarak bile büyümemiş bir erkek, aynı yöntemi bir gücü ele geçirdiğinde sürdürmeyecek midir?

Kendisine dikte ettirilmeye çalışılan bir baskıcı yaşamın öcünü, uzlaşma aramaksızın topluma fatura etmeye çalışmayacak mıdır? Anasının yani onu koşulsuz sevdiğine inandığı bir benzer topluluğun desteğini arkasına alarak kinini sürdürmeyecek midir?

Onun için; korumacılığına almayıp, kocasıyla birlikte erkek çocuğunun sevgisini paylaşan, paylaştıran annelerin ellerinden özellikle öperim. İyi insanlar yetiştirdikleri için…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları