Şita (kış) esinleri

24 Şubat 2021 Çarşamba

Kar yağıyor, kar artıyor. Camlara dolu vuruyor. Her yönüyle bir karakış yaşanıyor. Dünya Covid-19’dan kırılıyor. Türkiye, inanılmayacak uygulamalar, zamlar, sabaha karşı çıkan kararlar, geçim sıkıntısından intiharlar ve Boğaziçi Üniversitesi’ne yapılan haksızlıklarla bunalıyor. Öte yandan İstanbul korkunç bir depremi beklemekten yorgun. İstanbul gergin. Kar İstanbul’u örttüğünde aklımıza nice güzel kış şarkısı, kış türküsü gelse de söylemek için sesimiz çıkmıyor. 

Kış, güzel yönüyle kayak kayanlar, kardan adam yapanlar, kartopu oynayanlarla resmedilen mevsim. Kış, ısınmak için sokak ortasında ateş yakanlar, kulübelerde titreşen çocuklarla dolu. Kimi sanatçı kış mevsimini hayatın son bölümü, yaşlılık ve ölümü bekleyiş olarak simgelemiştir. Bu konuda nice şiir yazılmış, nice müzik yapıtı bestelenmiştir. 

Erken Romantiklerden Franz Schubert’in ölmeden önce, 1827’de bestelediği son yapıtlardan Wilhelm Müller’in “Winterreise” (Kış Yolculuğu) dizeleri 12’şer şiirden oluşan 24 şarkıdır. 30 Aralık 1828’de basılmış. Schubert ise aynı yılın 19 Kasım tarihinde otuz bir yıllık ömrüne veda etmiş. Bestecinin bariton ve piyano için bestelediği bu lied’ler öyle resimler çizer ki hiç bilmeyene bile bunlar hangi mevsimi anlatıyor deseniz, donuk gözyaşlarıyla acıklı bir kış mevsimi yanıtını verir. Şarkıların en ünlüsü Der Lindenbaum (Ihlamur Ağacı), lied’in özelliklerini en güzel yansıtanlardan birisi. “Lied” şarkının şiirle evliliğidir ve başlıca iki özelliği vardır: Şiir dizelerine dayanması ve eşlikte dramatik, betimleyici işlevi üstlenen piyano. Numbness (uyuşukluk) başlıklı şarkının içindeki şiir sözleri gibi müzik de bir rehavete kapılmış, kış ağırlığının donuk sesleriyle puslu ortamı simgelemektedir. “Kuzgun”u anlattığı şarkıda piyano, o soğuk ortamda bir kuzgunun kanat çırpışını yansıtır. “Fırtınalı Sabah” bariton ile piyanonun aynı devinim içinde kışın “vahşi ve soğuk” ortamını dramatik ortamıyla duyurur. Schubert’in, yine Wilhelm Müller’in dizelerine yazdığı diğer şarkı demeti “Die Schöne Müllerin” (Güzel Değirmenci Kız-1823) ritmik ve canlı ezgilerle ilkbaharı, gençlik coşkusunu yansıtır. “Kış Yolculuğu” ise bizi derin düşüncelere yolcu eder.

Olgun barok döneminin bestecisi Antonio Vivaldi, tarihte müzikle resim yapan ilk bestecilerden birisidir. 1725’teki “Dört Mevsim”de mevsimlerin her biri kendi özellikleriyle müzikte resimlenir. Son bölümdeki “Kış”, soğuk havanın ağırlığını duyurur: Buzdaki kayganlık, çok dikkatli ve endişeli adımlar, yere düşme, kuzey rüzgârının donduruculuğu gibi. Ve her seferinde yapıtın başındaki eve dönüş melodisi bir imza olarak eserde bütünlük sağlar.

Yirminci yüzyıl başından empresyonist besteci Claude Achille Debussy’nin piyano için 1908’de yazdığı “Çocukların Köşesi” adlı yapıttan “Kar Dansı”na da değinmek isterim. Yavaştan başlayan kar izlenimci bir tül perdesinin ardından ve Uzakdoğu’nun pentatonik dokunuşlarıyla artıyor. 

Cenap Şahabettin’in Elhan-ı Şita (Kış Nağmeleri) şiirindeki dizelerle bitirelim yazımızı. Kış (şita) ihtiyarlık ve yitip gitmiş gençliğin ağırlığıdır: Kar tanelerini ise uçuşan kuşlara benzetir ve nev-baharı (ilkbahar) çağrıştırır:

“Bir beyaz lerze (titreyiş), bir dumanlı uçuş,

Eşini gaib eyleyen bir kuş gibi karlar

Geçen eyyâm-ı nevbaharı arar...” (ilkbahar günlerini)



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Eski bayramlar 10 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları