Müzik sizi ortada bırakmaz

12 Ağustos 2020 Çarşamba

Kimi müzik tutkunu anne, hamileliği sırasında karnına yakın bir noktada sürekli müzik çalarak doğacak bebeğini de müziğe hazırlar. Örneğin, piyanist Ayşedeniz Gökçin’in annesi hamileliğinin başından sonuna kadar ona böyle bir ortam yaratmış. Ayşedeniz ise yeryüzüne gözlerini açtığında zaten yetenek sahibiymiş. Anne karnındayken dinlediği müzik ise onun ilk akademik eğitimi olmuş. 

Müziğe başlamanın yaşı için kimi uzman beş yaş civarı der. Kimi ise biraz daha büyümesini önerir. İdil Biret gibi bir dehaya bakarak, nice aile adını İdil koyduğu kızına üç buçuk yaşında hoca tutup piyanoya başlatmıştır. Aslında her çocuğun algısı birbirinden farklıdır: “Absolute müzik kulağı”na sahip olmak da yeterli değildir. Çaldığı parçaya bütün dikkatini verebiliyor mu, “o ana” konsantre olabiliyor mu? Öğretmenin gösterdiğini hemen algılıyor mu? Çalışma disiplini geliştirmiş mi? Bunlar bir yana fiziksel özellikleri, örneğin kasları yeterince gelişmiş mi? Bakalım ellerinin yapısı, parmaklarının uzunluğu uygun mu? Öğretmen ise başlı başına bir etmendir. Çocuk derse severek, isteyerek mi gidiyor? Öğretmeniyle keyifli bir diyalog kurabiliyor mu? Keyifle başlamış sonra gönülsüz hocalarla hüsrana uğramış o kadar çok çocuğa rastlarız ki! O hocalar öğrencilerini sahnelerin ünlü yıldız piyanisti olarak hazırlamak isterler; kendi yaşıtlarıyla acımasız rekabetler yaratıp çocukları birbirine düşman ederler. Bugün ise çocuklardan çok hocalar ve veliler arasında müthiş bir yarış var. Böylece hırslı, çalışma disiplinine bağlı genç müzisyenler yetişiyor. Bu çocukların yalnız müzik sınırları içinde kalmayıp müzik tarihini de, sanat tarihini de, dünya coğrafyasını da, politik hareketleri de öğrenmesi gerekir. Bir zamanların harika çocukları ilkokula bile gönderilmezmiş. Hayatlarında her şey müzikmiş. Şimdiki genç sanatçılar spor yapan, okuyan, araştıran, arkadaş çevresinden keyif alan ve yalnız müzik değil, çokkültürlü olmayı da hedefleyen bir kuşak.

Müzik treni sizi bekler

Peki, bu erken başlangıç trenini kaçıran çocuklar, “harika çocuk” olarak sahne şansını kaçırdıklarına göre, yaşam boyunca artık bir çalgı çalamazlar mı? Müzik trenini kaçırmış mı olurlar? Çocuğunuz 16 yaşında ve keman çalmaya hevesli. Artık senden geçti diye onu vaz mı geçirmeye çalışacaksınız? İlle de sahnelerin veya kayıt şirketlerinin sanatçısı olmasa bile kendisi için müzik yapmanın doyumuna varamaz mı?

Eğer çocuğunuz müthiş bir yetenek değilse ve çalgısını sevgiyle çalmıyorsa üstüne gitmek, bütün aileyi mutsuz edecektir. Müziğe başlamanın yaşı yoktur. Müzik gibi büyülü bir dünyaya yaşamınızın hangi döneminde isterseniz kapıyı aralayabilirsiniz. Zorla başlatılmış olsanız bile kendi seçiminizle bu sanatı keşfe çıkabilirsiniz. İnanın o günden sonra sizin en yakın arkadaşınız kendi çalgınız olacaktır. Hayatınızın her devresinde o sizin gizli dünyanızı paylaşacaktır. Bir çalgı çalmak kadar iyi bir dinleyici olarak da müzik dünyasını tanımak, müzik dinlemenin keyfine varmak önemlidir. Ben konservatuvara gidip yıllarca piyano dersi aldım ama profesyonel bir piyanistin kulvarını seçmedim. O yıllardan gelen birikimim bugün araştırmalarımla birleşip beni çok mutlu ediyor. Korona ile eve hapsedilince piyanomu daha çok çalmaya, gençlik günlerimdeki heyecan bir yana, yapıtlara daha olgun gözle bakmaya başladım.

İster flüt, ister çello, keman, piyano olsun. Evinizde sizinle uyuyup uyanan, sizin gününüzü gecenizi paylaşan bir çalgınız varsa, yakın bir dosta sahipsiniz demektir. Öte yanda ebeveyniniz size diyorsa ki: bir kere başladın, onca yıl emek verdin, hocalar geldi gitti, saatlerce çalıştın, şimdi de bıraktın, kemanın kutusunu bile açmıyorsun! 

Sakın üzülmeyin. Onca yıllık birikim zaten iç dünyanızın zenginliği olmuştur. Bir konseri, radyodaki bir yayını herkesten farklı duyarsınız. Müziğe başlamanın yaşı olmadığı gibi müziği bitirmek diye bir şey de yoktur. Zaten müzik sizi hiçbir zaman bırakmayacaktır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Eski bayramlar 10 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları