Gönlü Yüce Türk

23 Eylül 2020 Çarşamba

Türk müziğindeki vurmalı çalgılar ve mehter müziğinin ritmik yapısı, Avrupa müziğinde “alla turca” akımın doğmasına esin kaynağı olmuştur. Bu etkiyi bazı besteciler müziksel olarak yansıtmış, bazıları da sadece konu açısından teatral olarak Türkleri işlemiştir. Örneğin J. S. Bach’ın Kahve Kantatı gibi. 18. yüzyıl başındaki Barok dönem bestecileri hayallerini uzaklara yönlendirip kendilerince bir Türk imgesi çizerler: J. B. Lully’nin “Kibarlık Budalısı 2”, J. P. Rameau’nun “Zarif Hindistan” balesindeki “Gönlü Yüce Türk” nakkare, tef gibi vurma çalgılarla Türk mehter takımının tınısını Batı orkestrasıyla buluşturur. 

Beethoven’in 9. Senfoni’sinin son dakikalarında duyulan mehter davulları ve “Atina Harabeleri”ndeki vurmalılar da Türklere gönderme yapar. 18. yüzyılda yazılan Türk esinli yapıtlar, korku ya da kahramanlık kadar centilmenlik ya da komik unsurlar içerir. Beyazıt ve Timur için pek çok opera yazılmıştır. Ayrıca Fatih ve Kanuni de Batı müziğinde opera kahramanları arasına girmiştir.

Mozart’ta Türk etkileri

Müzik tarihinde Türk adını en çok duyuran besteci W. A. Mozart’tır. Sonat, konçerto, opera ve balelerinde Türk vurmalı çalgılarını ya da renklerini kullanmıştır. Onun, Türk ve Yakındoğu müziğine ilgi duymasının başlıca nedeni, yakın arkadaşı Angelo Soliman’ın anlattığı anılardan etkilenmesi kadar, kendinden önceki Gluck ve Handel gibi bestecilerin Türk konulu ve mehter ritimli yapıtlarını dinlemiş olmasıdır. 1772’de yazdığı Lucio Silla’nın bale sahnesinde kullandığı motifleri, K.219 No’lu keman konçertosunun Rondo bölümünde yinelemiştir. 1775’te yazdığı bu “Türk Konçertosu”nun finalinde, çelloların seslendirdiği çifte ritim kurgusunda marş adımlarıyla zarif bir rondo birleşir. Unutulmuş balesi “Saray Kıskançlıkları”nda konu Osmanlı sarayını içerir. Bestecinin yarım kalmış Türk konulu iki operası vardır: “Kahire Kazı” K.422, Varesco’nun bir metni üzerine yazılmıştır, Türk ülkesine benzer bir yerde geçer, komik opera niteliğindedir. “Zaide” operası K.344 (1779) ise Saraydan Kız Kaçırma’nın ilk şeklidir. Bu arada K.331 (1778) La Majör Piyano Sonatı’nın son bölümüne Alla turca başlığı altında bir rondo yazar. Sol el, bir mehter davulunun tokmakla vuruşunu, sağ el de mehterdeki zillerin etkisinde dantel gibi ince bir ezgiyi işler.

Saraydan Kız Kaçırma, K.384 (1782), üç perdelik bir şarkılı oyundur. İçindeki şarkı ve konuşma bölümleriyle “komik” opera özelliğindedir ve özgün olarak Almanca yazılmıştır. C. F. Bretzner’in metnine dayalı öykü, Mozart’ın isteğiyle Gottlieb Stephanie tarafından librettoya çevrilmiştir. Mozart, babasına yazdığı bir mektupta, bu operanın uvertürünü ve finalindeki koro müziğini Türk motifleriyle donatacağını söyler. Osmin tiplemesi, eski bir İstanbul yalısını mekân olarak alması, davullar ve zillerle mehter bandosu etkisini yaratması, bu yapıtın Türkler adına ilgi çekmiş öğeleridir. Türkler için yüzyıllar boyunca bir tanıtım aracı olmuştur.

İstanbul Opera ve Balesi’nin, festivalin ilk yıllarından beri Saraydan Kız Kaçırma operasını sahnelemesi artık bir gelenek oldu. Yıllarca Topkapı Sarayı’nın avlusunda, çok etkileyici bir doğal dekor içinde izledik. Son yıllardaki gibi bu yıl da Arkeoloji Müzeleri bahçesinde 26 ve 27 Eylül tarihlerinde sahnelenecek. “Komik opera” türündeki bu yapıtta yer yer müzik kesilir ve sanatçılar tiyatro sahnesi gibi birbirleriyle konuşma halinde oyunu sürdürürler. Belmonte, Selim Paşa’nın hareminde tutsak olarak yaşayan sevgilisi Constanze’yi kurtarmaya geldiğinde yakalanınca, cezalandırılmak yerine “Gönlü Yüce Türk” Selim Paşa tarafından affedilecektir.




Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Eski bayramlar 10 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları