Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Titanic’te G20 toplantısı

10 Temmuz 2017 Pazartesi

G20 liderlerinin çektirdikleri fotoğraf, “Titanic” kaptanlarının yola çıkmadan önce çektirdikleri fotoğrafı anımsattı. Bir farkla, dünya sisteminin “kaptanları” geminin rotasında en az iki “buzdağı” olduğunu biliyorlar: Küresel iklim krizi ve bir “Büyük Savaş”. Eğer kaptanlar, anlaşarak rotayı değiştirebilirlerse Titanic’in kaderini paylaşmayabiliriz.
Giderek artan sayıda bilim insanı, “küresel ısınma” sürecinde, artık geri dönülmez noktanın geçildiğini düşünüyor. Ancak dünyanın en “önemli ülkesi” ABD, Paris İklim Anlaşması’ndan çekiliyor. İngiltere’de Başbakan Theresa May de G20 toplantısına giderken küresel ısınma sorununun öncelikleri arasında olmadığını açıkladı. Kısacası şimdilik rota bu buzdağına doğru.
Diğer buzdağına gelince... Birincisi Suriye-Irak platformunda Musul ve Rakka kentlerini IŞİD’den temizleme süreci tamamlanırken, ABD, Rusya, İran güçleri birbirlerine çok tehlikeli bir biçimde yaklaşmaya, “sürtünmeye” başladılar. ABD, Rusya, İran, Türkiye çok girift ittifaklar zemininde çıkarlarını korumaya çalışıyorlar.
İkincisi, Kuzey Kore, 4 Temmuz’da (ABD’nin bağımsızlık günü) kıtalar arası, bir balistik füze denemesini başarıyla gerçekleştirdi. Böylece, Kuzey Kore ABD için yaşamsal tehlike yaratacak bir kapasiteye çok yaklaşmış oluyordu. ABD’nin kararlılığını Çin Denizi’ndeki yapay adalar etrafında sınamaya devam eden Çin, bu kez Kuzey Kore- Güney Kore platformunda da benzer bir fırsat yakalamış oluyor.
Dünya sisteminde, iki bölgede, hegemonyacı güçlerle, yeni yükselen güçleri, grift ittifaklar zemininde karşı karşıya geliyorlar (“Tükidides tuzağı” denen siyasi konjonktürün bir bileşeni). İkinci buzdağından (büyük savaş) sakınabilmek için işbirliğini, bu iki bölgede krizi yatıştıracak biçimde gerçekleştirmek gerekiyor.
 
Umut var ama…
Bu işbirliğini gerçekleştirmesini beklediğimiz liderlere, hatta “geminin” durumuna bakınca, Kafka’nın “Umut var ama bizim için değil” sözünü anımsamamak olanaksız. Bu kaptanlar ve bu gemiyle olmaz!
Gerçekten, büyük bir borç yükü, fazla kapasite sorunu gibi iki basınç altında ilerlemeye çalışan “geminin manevra alanı çok sınırlı”, bir mali kriz tüm “seyrüsefer aletlerini” felç etmeye yeter.
İşbirliği olasılığına gelince, en “önemli ülke”nin başında Trump var; adamın nasıl biri olduğu malum. Ancak, G20 toplantısı öncesinde, Varşova’da, ülkenin en gerici bölgelerinden, toplanarak meydana doldurulmuş kalabalık önünde yaptığı konuşma çok korkutucuydu.
Konuşmasında bir kez bile demokrasi sözcüğü geçmeyen, Trump’a göre Batı uygarlığı, (beyaz, Hıristiyan) “yaşamsal bir tehlike ile yüz yüze.Tehlikenin kaynağında İslamcı terör, göçmenler, sekülarizm (aydınlanma geleneği), devletçilik (sosyal hizmetlere yönelik harcamalar, sermayeyi denetleme/vergileme) yatıyor. Polonya’nın II. Dünya Savaşı deneyimini vurgulayarak, Rusya’nın yanı sıra Almanya’yı da resmin içine alan Trump’ın konuşmasının, iki “büyük buzdağından” sakınmak için gereken işbirliğini sağlamak bir yana, hem dünya sistemini hem de “Batı” dediği şeyi bölmeyi amaçladığı görülüyordu.
Trump uygarlıklar çatışması fantezisiyle yaşamsal tehditlerden söz ederken, kimi yorumcular, ABD’den boşalan yeri, Almanya’nın, kimileri de Çin’in doldurmaya hazırlandığını düşünüyorlar. Çünkü, Almanya, Avrupa bağlamında, Çin, Kuzey Kore ve dünya mali sistemi bağlamında “vazgeçilmez ülke” konumuna yükseldi.
Böylece, “Tükidies tuzağının” girift ittifaklar bileşenine, yükselen güçler karşısında gerileyen gücün (önceki “vazgeçilmez” ülkenin) konumunu kaybetme korkuları ekleniyor. Tarih, bu koşullarda askeri/teknolojik dengedeki değişimin savaşa giden yolu kısalttığını gösteriyor. Geçen aylarda, Çin’in bilgisayar teknolojisindeki ilerlemelerin yanı sıra, “kuantum haberleşme” uydusuyla da öne geçtiğini okumuştuk. Geçen hafta Çin’in, bir “sessiz denizaltıyı” hizmete soktuğunu okuduk.
Evet, belki umut var ama, bu liderliklerle, bu ekonomik siyasi sistemin mantığıyla değil! En iyisi, Hamburg’da toplantıyı protesto etmek için toplanmış “çokluğa” bakmak...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları