Laf Aramızda Engürü Kahve Belgeseli

23 Aralık 2023 Cumartesi

Aristoteles, Politika’sında, “Bir şehir farklı tür insanlardan oluşur, benzer insanlar bir şehir meydana getiremezler” der. Farklı düşüncelerden, sınıflardan, tavırlardan ve yaşam şekillerinden gelen insanlar kamusal alanda alışverişte bulunur. Bu sayede o kentin ruhu, dokusu, dolayısıyla ideolojisi yansır caddelerine, sokaklarına, binalarına... 

***

Ankara benim için çok uzun zamandır, “kan kokulu” bir şehir artık. Ardı ardına bombalarla kaybettiklerimizin yasını hâlâ içimde taşıdığım. Bütün bu kıyıma rağmen Ankara’yla çocukluğumdan itibaren kopmaz bir bağ var aramda. Sonbaharda yollardan atkestaneleri topladığım sevdam. Hacettepe Hastanesi’nde doğduğum, ağzımda deli kuşlar büyüdüğüm, sevdiklerimi toprağa verdiğim. Arkadaşlarımın öldürülen babaları için her yıl düzenlenen mezarlık anmalarında gözlerimden süzülen yaş. Hangi birini sayayım da yanayım? İlhan Erdost’u mu? Zeki Tekiner’i mi? Uğur Mumcu’yu mu? Ahmet Taner Kışlalı’yı mı? Sakin ve onurlu konuşmalarla geçen bir ömür.

***

Ankara, sokaklarında yetim kalan anılar demeti artık. Tavukçu’da babam, Ahmet Say, Muzaffer Buyrukçu, Vüs’at O. Bener, Tahsin Saraç, Aziz Nesin’in yanında el sallayan çocukluğum. Meyhane pilavının şöhretine kapılıp rakıya başladığım on sekiz yaşım... Yıldızların yerine sokak lambalarına baktığım pazar günleri. Kavgalardan çok kahkahaları hatırladığım kasvetli zamanlar. Ölümüne dostluğun anlamını yaşayarak öğrenen yoldaşlar. Ve onca acıya rağmen el sallayan çocukluğum ve ilk gençliğim. 

***

Ankara Film Festivali’nde izlediğim, geçen günlerde İstanbul’da da seyirciyle buluşan “Laf Aramızda Engürü Kahve” belgeseli bir dönemin Ankara buluşmasına dair bir sevinç oldu benim için. Geçmişe dair her bakış sadece nostaljik bir yan içermez. Aynı zamanda bugünün sıkıntısından kurtulmak, arınmak için ferahlatıcı bir yol sunar. Laf Aramızda Engürü Kahve belgeselini bize armağan edenler, Can Mengilibörü, Özlem Mengilibörü, Tanju Gündüzalp ve Ayşe Gültekingil’in böyle bir tuzağın içine çekilmediğini görmek rahatlatıyor. 90’lı yılların acılı tarihini es geçmeden bir buluşma mekânı üzerinden siyasal çalkantıyı da Konur Sokak’a ekleme başarısını gösteriyorlar. Çünkü Engürü buluşmaları sadece bir mekânsal ortaklık değil, 90’lı yılların onca talanı arasında pek çoğumuz için sığınaktı da. Evet, haklı olarak bir kahvenin kendine özgü eril bir havası vardı. Ama bu çıkış yolları aramak için direnme duygusunu hafifletmiyordu. 

***

Biz Engürü’ye Reyhan’la ilk gitmeye başladığımızda üstümüzde lise forması vardı. Reyhan’ın ailesi ile benim ailem de dostlardı. Nitekim biz kahvedeyken Erendiz teyze (Atasü) ile annem de biz çocukların ergenlik dönemini çekiştirirdi. Engürü, orada bulunanlarla hayatımıza büyük bir renk sundu. Pek çok yazar ve gazeteciyle orada tanıştık. Dönemin ruhunu üzerimizde taşırken aynı zamanda dayanışmanın ne olduğunu orada öğrendik. İlk yazılarımız oradayken yayımlandı. Yanı başımızda siyah beyaz gibi bir gazete kuruldu ve kapandı. Ulus Baker’den Ahmet Telli’ye, Menekşe Toprak’tan Ece Temelkuran’a, Metin Solmaz’dan Kemal Can’a, Nihat Genç’ten Adnan Azar’a, Ahmet Erhan’a, Salih Bolat’tan Ebru Ceylan’a, Eyüphan Erkul’dan Tamer İncesu’ya Alper Fidaner'e Nedret Miser'e Genco Dönmez'e uzanan bir yelpaze vardı hayatımızda. Ölen arkadaşlarımız, tanışlarımız... Süreyya Murat, Mert Burat, İlker Berke, Necmi...

***

Ne yazık ki kentteki toplumsal dönüşüm Engürü’yü de etkiledi. Elbette binalar yıkılır, yeniden yapılır, anılar talan edilir, sistemli bir unutturuluşun kurbanlarından oluşan belleksiz bir toplum kurulur. Zaten para bin yıldır sistemi yürütücülerin elindeki en büyük kozdur. Ne diyordu güzelim Sabahattin Ali çevirisiyle Antigone’de Sofokles: “Çünkü insanoğlunun hiçbir icadı para kadar fesat verici değildir/ ülkeleri talan ve yerle bir eden odur.”

***

Geriye bir belgesel kalır!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları