Erdal Sağlam

Yüksek büyüme moralleri düzeltmiyor

24 Ağustos 2021 Salı

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan sonra Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan da bu yılki büyüme rakamının yüzde 8’in üzerine çıkacağını söyledi. Normal koşullarda ekonomik görünüm açısından memnuniyet yaratması beklenen bu haber, ortaya çıkan makro ekonomik dengesizlikler ve devam eden kötü yönetim nedeniyle, morallerin düzelmesini sağlayamıyor.

Bakan Lütfi Elvan, öncü göstergelerin ekonomide büyüme ve yatırım eğiliminin üçüncü çeyrekte de sürdüğüne işaret ettiğini, salgınla ilgili dışsal bir şok olmaması durumunda, 2021 için yüzde 8’in üzerinde bir büyüme beklediklerini söylemiş. Eylül ayı başında açıklanacak ikinci çeyrek büyüme rakamları konusunda ise üretim, ihracat, hizmetler sektöründeki güçlü toparlanma ve baz etkisinin de katkısıyla, yüzde 20’nin üzerinde bir büyüme beklediklerini kaydetmiş.

Buna karşılık TÜİK’in dün açıkladığı tüketici güven endeksi ağustos ayında da düşüş yaşandığını ortaya çıkardı. Haziran’da 81.7 olan endeks, temmuzda 79.5’e inmişti. Ağustosta ise güven düşüşü sürdü ve 78.2 oldu. Pandemi öncesindeki 2020 Ocak ayına kıyasla ise 5.3 puan gerileme kaydedildi. Ipsos araştırmasına göre tüm dünyadaki güven endeksleri düzelirken en kötü seyreden ülkelerin başında Türkiye geliyor.

Elbette son dönemde güvenin azalmasında birçok neden ortaya çıktı. Delta varyantı nedeniyle tüm dünyada oluşan tedirginlik önemli rol oynuyor. Geçen yılın başından bu yana gerek üretim endekslerinde gerek eğilimlerde bir istikrar sağlanamadı. Belli ki iniş çıkışlar bir süre daha devam edecek.

Ancak Türkiye’nin durumu yine farklılık gösteriyor. Risk priminde olduğu gibi, gelişmekte olan ülkeler arasında Türkiye’nin olumsuz ayrışması, ekonominin her alanında devam ediyor. Elbette bunun en önemli nedeni Türkiye’de rasyonel ekonomi politikalarına olan güvensizlik. Piyasalar o hale geldi ki Merkez Bankası yönetimi birkaç aydır faiz indirmedi diye piyasa oyuncuları sevinir oldu. Çünkü “Cumhurbaşkanı Erdoğan faizlerin düşmesini istiyor ama Merkez Bankası iki aydır bunu yapmıyor” deniliyor.

Halbuki herkes biliyor ki mevcut koşullarda Merkez Bankası’nın, enflasyonla mücadelede samimi olsa, faiz oranlarını daha da artırması gerekiyordu. Hafta sonunda açıklama yapan rating kuruluşlarından Moody’s, Merkez Bankası politikalarının tüketici fiyatlarını aşağı çekecek kadar güçlü olmadığının altını çizip “erken gelecek bir faiz indiriminin enflasyonla mücadeleye büyük darbe vuracağını” söylemiş. Piyasa oyuncularına baktığınızda ise eylülde, en geç ekimde faiz indirimi geleceğini söyleyen çok uzman var. “Faiz indirimi gerekir mi” diye sorduğunuzda kimse gerekir demiyor, ama bir-iki ay içinde yapılacağını düşünen o kadar çok ki... 

Kasım ya da aralıkta indirim yapılacağına ise neredeyse kesin gözüyle bakılıyor. Kasım veya aralıkta enflasyon ne kadar düşecek, reel faiz oranları ne olmalı, o dönemde Fed’in tahvil alım programı ne olacak diye kimse bakmıyor. “Cumhurbaşkanı istedi en geç yıl sonu olur” diyorlar.

Ekonomi yönetiminden beklentilerde, standartlar o kadar düştü ki kötünün iyisine razı bir piyasa yaratılmış gözüküyor.

AKP’LİLER DE GÖRÜYOR AMA...

Bakan Elvan, konuşmasında büyüme müjdesi vermiş ama büyümenin kalitesi konusundaki kaygılara da yanıt verme ihtiyacı duymuş. “Büyüme dediğimiz olgu sadece rakamlardan ibaret değil, yüksek büyümeyi gerçekleştirdiğimizde, görevimizi tamamlamış hissetmiyoruz” şeklinde konuşan Bakan, istikrarlı, kapsayıcı ve istihdam oluşturan, çevreyi koruyan, yüksek verimliliği ve rekabetçiliği sağlayan ve hepsinden önemlisi de gelir dağılımı adaletini en iyi şekilde tesis eden bir büyümeyi sürekli kılmanın peşinde olduklarını kaydetmiş. 

Bakan Elvan, aslında çoğu hatanın farkında olduğunu belirten, ince mesajlar vermeye devam ediyor. Ancak rasyonel politikalar için bu yetmiyor, çünkü bakanların da sözü geçmiyor. Bakan Elvan’ın da içinde bulunduğu çok sayıdaki AKP’li de açıksa söylemeseler de Cumhurbaşkanı’nın ekonomik anlayışının yanlış olduğunu, bu anlayışın durumu düzeltemeyeceğini, hatta kötüye gidişi devam ettireceğini görüyor. 

“Tek karar alıcı” kişinin bu tutumu nedeniyle büyüme ne kadar yüksek olursa olsun, zaten yüksek olan kurların tekrar sıçraması, bunun istikrarsızlığı körüklemesi, sonuçta finansal krizlere kadar gidebilecek mali dalgalanmalar yaşanacağı konusundaki endişeler bu nedenle piyasalarda baskın çıkıyor.

İş âlemi de sözcüleri kamuoyuna açıkça söyleyemeseler de “Artık Batı ile ittifakın güçlendirilmesi yönünde tercihin ortaya konulup rasyonel politikalara dönüş zamanının geldiğini” kaydediyorlar. Bu konuda daha da gecikildiği takdirde ekonomiyi büyük sıkıntılara sokacak dış politika gelişmeleri yaşanmasından duydukları kaygılarını özel sohbetlerde dile getiriyorlar.

Aslında her şey bir noktada düğümleniyor; bu sistem ve yönetimle sorunlara çözüm bulunamıyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları