Elçin Poyrazlar

Yeni krizin ayak sesleri

22 Mart 2023 Çarşamba

Türkiye haftalardır haklı olarak deprem ve seçim gündemine sıkıştı. Dünya medyasının manşetlerini ise ciddi bir finansal kriz haberleri kaplıyor.

ABD’de yaklaşık bir hafta içinde Silikon Vadisi Bankası (SVB), Signature ve First Republic bankaları iflasın eşiğine gelince ABD Merkez Bankası mevduatları garanti altına alarak müdahale etmişti. Ancak piyasalar 2008’in ekonomik krizinin travmasını henüz üstlerinden atamadıkları için panik havası Avrupa’ya da sıçradı. Dünyanın en önemli 30 bankası arasında gösterilen İsviçre bankası Credit Suisse’in hisseleri yatırımcıların tedirginliği nedeniyle rekor seviyelere düştü. Bankanın finansal kontrollerinde ciddi bir zayıflık olduğunu açıklaması üstüne büyük yatırımcılarından Suudi Ulusal Bankası, İsviçre bankasına daha fazla fon enjekte etmeyeceğini duyurdu.

Son yıllarda karapara aklama suçlamaları da dahil olmak üzere bir dizi skandal yaşayan Credit Suisse, “batamayacak kadar büyük” görüldüğü için rakip İsviçre bankası UBS tarafından hükümet destekli bir anlaşma çerçevesinde değerinin çok altına, 3 milyar dolara satın alındı. Tüm bu hamlelere karşın piyasalardaki endişeler dinmeyince ABD merkez bankası FED, beş ülkenin merkez bankasıyla koordineli biçimde ABD doları akışını artırma kararı aldı. İngiltere, Japonya, Kanada, Avrupa, İsviçre ve ABD Merkez Bankalarının ortak biçimde likidite karşılığı artırma planına göre bir banka doğrudan bu merkez bankalarından birine başvurarak borçlanabilecek. 2008 finans krizinde başlanan bu uygulamanın nisan sonuna devam etmesi öngörülüyor. Ancak bir haftalık krizin ekonomiye zararı büyük. Küresel bankaların piyasa değeri toplamda 460 milyar dolar düştü.

GÖZLER FED’DE

Dünyanın en büyük altı merkez bankasının ortak hareket edeceğini açıklaması küresel bankacılık sisteminin ne denli kırılgan bir döneme girdiğine işaret ediyor. En büyük endişe ise banka krizinin başka kurumlar ve ekonomiler üstündeki olumsuz etkisi. ABD’de SVB’nin en büyük sorunlarından biri, para toplamak için elinde bulundurduğu devlet tahvillerini satmak zorunda kalmasıydı. Ancak bu tahvillerin değeri FED’in enflasyonu frenlemek için yaptığı faiz artırımı sonrasında düşmüştü. Bu da bankanın büyük zarar etmesine neden oldu. Şimdi gözler FED’in yakında açıklayacağı faiz oranlarına dikilmiş durumda. Finans piyasaları daha fazla faiz artırımının ellerindeki tahvil faizlerini yükselterek bankaları iyice sıkıştıracağı endişesi taşıyor. ABD ve Almanya devlet başkanlarının açıklamalarıyla piyasalara güven vermeye çalışmasının nedeni de bu.

Son birkaç yılda Covid salgını ve Rusya’nın başlattığı savaş, küresel ekonominin çalkantılarını derinleştirdi. Şimdi piyasalarda baş gösteren yeni bir panikle baş etmek gerekiyor. Ancak devletlerin hem bütçeleri hem de ellerindeki araçlar korkutucu derecede sınırlı.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları