Deniz Yıldırım

CHP kurultayı

22 Temmuz 2020 Çarşamba

Cumhuriyet Halk Partisi, bu hafta sonu 37. olağan kurultayını topluyor. Birkaç gündür gazetemizde de bu kurultay üzerine faydalı değerlendirmeler çıkıyor. Ben de görüşlerimi ifade etmek isterim.

Bu kurultay zor şartlarda toplanıyor. Şekil bakımından düşünürsek, salgın günleri sürüyor. Diğer yandan bir başka zorluk daha var. CHP, hem kendi tarihinin hem de ülke tarihinin en önemli kurultaylarından birine gidiyor. Bu kurultayda alınacak kararlar, oluşturulacak organlar, gelecek birkaç yıl içinde Türkiye’nin kaderine etki edecek. Uçurum kenarında bir ülkeyi, huzurlu ve müreffeh bir Cumhuriyet sözleşmesine kavuşturup kavuşturmamak konusundaki iradeyi belki de bu kurultay belirleyecek. Önümüzdeki sürecin ittifaklarını, cumhurbaşkanı seçimini, yeni yapılacak anayasayı, ülkeyi düze çıkaracak programı belirlemek adına uzlaşmacı ama gücünün de farkında bir CHP öncülüğü, ülkenin ihtiyacı.

Bana göre, kurultayda alınacak kararlar da belirlenecek kurullar da üç başlıkta sınanacak önümüzdeki süreçte. Bu nedenle isimlerden, adaylardan çok, bu sınavlardaki tutumlar önemli.

İlk başlık, yıkımdan çıkış için kurulacak ittifaklarla ilgili. İttifaklar ve ortak cumhurbaşkanı adayını belirleme konusu, önümüzdeki süreçte yeni seçilecek CHP Parti Meclisi’nin en önemli gündemlerinden birisi olacak. Daha önce defalarca görüşümü belirttim, tekrarlamak isterim: Yeni sistem, ittifakları zorunlu kılıyor. Bu noktada CHP’nin yapacağı, ittifaklardan kaçmak, çeşitlenen muhalefet yelpazesini etrafında toparlama görevinden caymak olamaz. Kaldı ki CHP yönetimi, yerel seçimlerdeki ittifaklar siyasetiyle başarı da elde etmiştir. Yani deneyim sınanmıştır.

Burada asıl mesele ittifakların kimlerle yapılacağı değil, ittifakların yönünün, programının ne olacağıdır. Dolayısıyla ikinci başlık, hangi programda ittifak yapılacağıyla ilişkilidir.

İttifaklar ve program

Mevcut şartlarda Türkiye’nin öncelikli gündemi, ülkeyi uçuruma sürükleyen iktidardaki ittifaktan demokratik yollarla kurtulmaktır. Bu da ittifaklarla mümkündür. İttifaklar ise farklı görüşlere ve programlara sahip partiler arasında yapılacak. Öyleyse bu kurultay, muhalefetin en büyük partisi olan CHP’nin asgari düzeyde partilerin üzerinde uzlaşacağı dönüşüm programını belirleyecek kadrolarını da şekillendirmelidir. Çıkış programının demokratik tartışma zeminini CHP, tarihsel birikiminden ve iktidara 18 yıl boyunca ortak olmamışlığın özgüveninden hareketle kendisi açmalıdır.

Hemen her muhalif parti, Türkiye’ye hiçbir faydası dokunmayan, milleti işsizliğe ve yokluğa daha da mahkûm eden başkanlık sisteminden yeni, demokratik bir parlamenter sisteme geçilmesi fikrine olumlu bakıyor. Hemen her parti, kuvvetler ayrılığını, adalet ve yargı sisteminin bağımsız kılınmasını, basın ve ifade özgürlüğünü önemsediğini belirtiyor. Öyleyse siyasal düzeyde asgari bir çıkış programı yazmak kolay. Asıl mesele, ekonomik programda mutabakattır. Bu noktada CHP kurultayı, Türkiye’yi yeniden Derviş, Babacan tipi özelleştirmeci bir ekonomi programına teslim etmemeli; CHP’nin kendi tarihsel mirasıyla, birikimiyle birlikte Halkçı, Kamucu bir modeli bugünün şartlarına göre yeniden uyarlamalıdır. Halkı yokluğa, emekçi çocuklarını tarikatların kollarına iten düzenle ekonomik mücadele, aynı zamanda laiklik mücadelesidir.

Aktif siyaset

Nitekim CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun pazar günü gazetemizde çıkan perspektif yazısında Devletçilik ilkesini “Sosyal Devletçilik” olarak öne çıkarması ve kamulaştırmalardan söz etmesi başlangıç için anlamlıdır. Ancak bütün bunların birer kurultay vaadi olarak gazete sayfalarında kalmaması için Halkçı kadroların, parti içi iktidarı denetleme, yönlendirme çizgisinin de öne çıkması zorunluluktur. Her şey liderden beklenemez. Aksi halde CHP’nin iktidar partisinden farkı kalmaz.

Program, derinleşen sorunlar karşısında çözümleri gösterir; parti örgütü ise toplumu bu programa ikna eder. İşte bu da bizi üçüncü başlığa, Aktif ve Çözüm Üreten Siyaset yapılanmasına götürür. Toplum vaatlerden çok, uygulamaya bakar. CHP’nin önünde büyük bir avantaj var. Başta büyükşehir belediyeleri olmak üzere birçok kritik belediye muhalefet ittifakının elinde. Buradan gelişen modeller; halkın sorunlarını çözebilen bir CHP algısının yerleşmesi için büyük olanak. Seçmen, seçimden seçime karar vermiyor; iki seçim arası dönemdeki performansı da ölçüyor. Genel merkez örgütlenmesi de meseleye böyle bakmalıdır. 

Bu nedenle sadece seçimden seçime hareket eden bir genel merkez siyaseti tutukluğunun da bırakılması gerekir. Genel merkez, iktidarın gündemine alet olmamalı; ancak kendi gündemini de oluşturabilmelidir. Bu da politika belirleyici kadroların yenilenmesini, gençleştirilmesini, deneyim ve çözüm üreten, toplumda karşılığı olan, halktan yana güvenilir ve atak isimlerle daha da pekiştirilmesini zorunlu kılıyor. Saydıklarım içinde en zoru, sanırım bu başlıktır. Başarılırsa, iktidarı eleştiren muhalefetin demokratik işleyişi daha da görünür kılınırsa, siyasette engeller olduğu düşüncesiyle partilere mesafeli duran ama iktidardan da kaçmaya başlayan gençler için adres daha da belirginleşir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Cumhuriyet’e veda 4 Haziran 2022

Günün Köşe Yazıları