Cereyan yapıyordur...

Üşütür insan...

*

Sağa dön:

İstiklal Kulesi...

Duvarlarına istiklali işlemişler...

Bağımsızlık...

Özgürlük...

Beyzbol sopası değil...

*

Sola dön:

Hürriyet Kulesi...

Üzerine şahlanmış at koymuşlar...

O yiğitler at sırtından inmediler, tarihi at sırtında yazdılar, binlerce kilometre gittiler de...

Bir teki attan düşmedi...

Diyelim ki büyük taarruzda Mustafa Kemal “İsmet...” diye dönüp bakıyor... At var İsmet Paşa üzerinde değil...

Yolda düşmüş...

Afiş yapmışlardı...

*

Üç kadın var...

Çünkü Cumhuriyetimizin yarısıdır kadın...

Birisi ağlıyor, bence yiğidini yitirmiştir...

Kurban olurum...

Ama başları dimdik, alınları açık, erkekleri ile omuz omuza...

Rahatsız eder...

Asabını bozar adamın...

*

Arkanı dönüp tüymeye kalksan...

Karşında çağdaş yaşama geçişi anlatan İnkılap Kulesi...

Mustafa Kemal’in cepkeni, yeleği, pelerini, ceketi, kalemi, eldivenleri... Dünyanın en şık ve zarif lideri aynı zamanda...

Golf pantolonu var mesela...

Giysinler görelim...

En yukarıdakinden başlayarak tek tek sayın ve golf pantolonlu düşünün her birini...

Bir tekine yakışırsa, kabul...

*

Hasta olur doğal olarak...

Her yere gitti; bir cami açılışı, iki uçak yolculuğu, dört saat tören... Ama aradaki Anıtkabir’e gelince üşütme, titreme...

Duvarına yazmışlar:

“Ulusumuz en korkunç yok oluşla son buluyor gibi görünmüşken, tutsak edilmesine karşı evladını ayaklanmaya davet eden atalarının sesi, kalplerimiz içinde yükseldi ve bizi son Kurtuluş Savaşı’na çağırdı...”

*

Zatürree olur insan...