Ayşe Emel Mesci

Padişahı devirmek

09 Temmuz 2018 Pazartesi

1974’te cezaevinden çıktıktan bir müddet sonra annem anlatmıştı: Ben içerideyken, anneannem Mebruke Güzaltan, “Bizim aileden iki asi çıktı. İkisinin de resimlerini kaldırıyorum” demiş. Annem çok üzülmüş, çünkü “asi”lerden ikincisi benim. Birincisi kim derseniz, işte o noktada Çerkeslerin Osmanlı tarihiyle kesişen sayfalarına adım atmış oluyoruz. Çünkü anneannem tarafından resmi kaldırılan bu kişi, kendi dedesi, Hüseyin Daim Paşa. Bende bütün bu anıları canlandıran iki kaynak oldu: İlki, Burak Onaran’ın İletişim Yayınları’ndan çıkan “Padişahı Devirmek” adlı çalışması; ikincisi ise “Beşiktaş Kulübü ve Çerkezler” başlıklı yazımda da söz ettiğim, dedem Mazhar Güzaltan’ın günlüklerindeki notlar (o yazıda “Çerkes” değil de “Çerkez” demem hakkında eleştiriler geldi, notlarda “Çerkez” diye geçtiği için değiştirmek istememiştim. Uyarılara teşekkür ederim).

İlk gizli örgütler
Onaran’ın, 19. yüzyılın ikinci yarısı başlarken İstanbul’da açığa çıkarılan iki isyan hazırlığını ele alan çalışması, Osmanlı tarihinde kurulmuş ilk gizli örgütlere ışık tutmasının yanı sıra, padişah- tebaa ilişkilerindeki değişim sürecini de irdeliyor. Mahkeme tutanaklarına, sanık biyografilerine, dönemin basınına ve elçilik yazışmalarına da dayanan kitap, çelişkili yorumlara konu olan bu isyan girişimlerini akıcı bir üslupla değerlendiriyor. Bizim evden resmi kaldırılan ilk “asi”nin, yani Hüseyin Daim Paşa’nın adının sadece Kuleli Vakası’nda (1859) değil, Meslek Cemiyeti isyan hazırlığında da (1867) geçtiğini Onaran’ın kitabından öğrendim. Çerkes Hüseyin Daim Paşa’nın Kuleli Vakası’nın baş aktörlerinden olduğuna kuşku yok; ama Meslek Cemiyeti kovuşturmasında adının geçmesi, bu gizli cemiyetin başındakilerin taraftarlarına güven aşılamak için Paşa’nın adını (bu arada Namık Kemal ve Ziya Bey’in adlarını da) kullanmalarından kaynaklanıyor.

Hüseyin Daim Paşa
Kuleli Vakası, ele alındığı devre göre kâh “ilerici”, kâh “gerici” bir ayaklanma girişimi olarak görülüyor. Çoğu döneme kendi içinden bakmayan görüşlerin ürünü sayılabilecek bu yorumların yanı sıra, o dönemin doğrudan tanığı olan Frederick Millingen’in Abdülaziz Saltanatında Türkiye adlı eseri değişik bir Hüseyin Daim Paşa portresi çiziyor. II. Mahmud’un ve sonraki dört padişahın saray doktoru İngiliz Julius Michael Millingen’in oğlu olan F. Millingen, “yürekli bir adam”, “katıksız asker” diye övdüğü Hüseyin Daim Paşa’nın “asil Berzek aşiretinden” geldiğini belirtir. Paşa da mahkemedeki ifadesinde bunu teyit eder: “Ben ceddimce beyzadeyim ve Berzek familyasındanım.”
Dedem Mazhar Güzaltan’ın notlarına göre, annemin anneannesi Lütfiye Hanım’ın ikinci eşi (ilk eşi Köprülüzadelerden Suphi Bey) Şûra-yı Devlet reisi Fedai Hüseyin Daim Paşa’nın oğlu Emin Daim. Hüseyin Daim Paşa için şöyle demiş: “Abdülmecid’i tahttan indirip Abdülaziz’i padişah yapmak için hazırlandıkları darbede tutuklanıp Kuleli kışlasında mahkeme edildiklerinden tarihe Kuleli Vakası diye geçmiştir. Hüseyin Daim Paşa Kafkas asıllı. Çerkeslerin en asil kolu Berzek boyundan.”
Burak Onaran’ın kitabında, 1848’de Fransa’nın ardından Avrupa’ya yayılan devrimler dalgasından sonra 1849’da Osmanlı topraklarına sığınan Macar devrimcilerin Kuleli olayının kahramanlarıyla olası ilişkileri de irdeleniyor. Davanın 4 numaralı sanığı Arif Bey ifadesinde, Hüseyin Daim Paşa’nın evinde gördüğü iki Macardan bahsediyor ve Paşa’nın Macar subaylardan kitap ödünç aldığını, bunlardan birinin Napoléon’un Fransa’da iktidarı ele geçirmesiyle ilgili olduğunu, diğerinin de “yeni Avrupa” ile Osmanlı’yı kıyasladığını belirtiyor.
“Padişahı Devirmek” 19. yüzyılın iyi bilinmeyen sayfalarına ışık tutan bir kitap… Anneannemin bir aile içinde 110 yıl arayla yaşamış iki “asi” arasında çektiği çizgi ise ayrı bir tartışma konusu…  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Buzdağının altı 4 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları