Ayşe Emel Mesci

19 Mayıs 2019, saat 19.19...

20 Mayıs 2019 Pazartesi

Yıl 2009’du, Küba’daydık. Ankara Devlet Tiyatrosu’nda sahneye koyduğum Güngör Dilmen’in “Kurban” adlı oyunuyla 13. Uluslararası Havana Tiyatro Festivali’ne katılmıştık, “Kurban” da festivalin en iyi oyunu seçilmişti. Küba Devrimi’nin 50. yıldönümüydü. Havana’yı gezdirmişlerdi bize. Okyanus boyunca yürüyüp Katedral Meydanı’na giderken bir parktan geçmiştik. Bu parkta, dünyanın devlerine meydan okumuş devrim kahramanlarının heykelleri sıralanmıştı. Mustafa Kemal Atatürk’ün tunçtan yapılmış güzel büstünün altında, “Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk / Yurtta sulh, cihanda sulh” yazıyordu. Rehberimiz, “Biz Atatürk’ü emperyalizme karşı ilk başarılı kurtuluş savaşını vermiş lider diye biliriz” demişti. Devrim Müzesi’nde de bir heykeli vardı Gazi’nin. Castro, “O, yedi düvele karşı kurtuluş savaşı vermesiyle bize de örnek olmuştur. O başardıysa biz niye başaramayalım, dedik” diye anlatmış Mustafa Kemal’in kendileri için taşıdığı önemi.

İlk adımın yüzüncü yılı
Dile kolay, dünyadaki ilk başarılı anti-emperyalist Kurtuluş Savaşı’nın verildiği ülkede yaşıyoruz. Yıl 2019. Tarih 19 Mayıs. O savaşın ilk adımının yüzüncü yılı. İstanbul’dan Anadolu’ya geçme ve bir yolunu bulup “Milli Mücadele”ye başlama kararının uygulamaya konduğu tarih, 19 Mayıs 2019.
Başlangıçlar önemlidir. Derin iz bırakırlar. Atatürk’ün tarihi metni Nutuk şu cümleyle başlar: “1919 yılı mayısının 19’uncu günü Samsun’a çıktım.” Bu bir rastlantı değildir. Tam bağımsızlık ve devrim yürüyüşü pratikte o gün başlamıştır.
O tarihten tam 3 yıl 3 ay sonra Büyük Taarruz ve Büyük Zafer...
Evet, hem Samsun, hem 19 Mayıs birer başlangıç simgesi, birer nirengi noktasıdır yakın tarihimizde. 68 gençliği için de bu böyledir. Deniz Gezmiş ve arkadaşları da 1968’de “Tam Bağımsız Türkiye İçin Mustafa Kemal Yürüyüşü”nü Samsun’dan başlatmışlardı. 12 Mart mahkemelerinde arkadaşlarımız savunmalarına, “Biz Mustafa Kemal’in silah arkadaşlarıyız” diye başlarlar, gençliğe seslenen Bursa nutkuyla Che’nin “Ölüm nereden gelirse gelsin, hoş geldi sefa geldi” diyen sözlerini aynı konuşma içinde yan yana getirirlerdi.

Kuvayı Milliye aşkına...
Bu yıl Bilkent Üniversitesi’nde Tiyatro Bölümü 4. sınıf öğrencilerinin mezuniyet oyunu olarak Nâzım Hikmet’in “Kuvayı Milliye”sini çalışırken, geçmişle bugün arasında çok gidip geldim. Bizim gençliğimiz, bugünün gençliği; dünün sorunları, bugünün sorunları; dünün uğrunda çok şeyler feda edilen konuları, bugünün meseleleri... Hem dünü hem bugünü epey sorguladım. Sonunda şu noktaya geldim: “Kuvayı Milliye” hepimizi tek yürek haline getirmişti. Yirmili yaşlarındaki öğrencilerimle yirmili yaşlarına on yıllarca öteden bakan ben, “aynı yürek ferahlığı” içinde “ya İstiklal ya ölüm” diyor, “sırtı lacivert hamsilerin ve mısır ekmeğinin zaferi için hiç kimseden hiçbir şey beklemeksizin bir şarkı söyler gibi” ölebilen insanlarımız için aynı kederi hissediyor, “bu memleket bizim” deyip “yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” duygusunda birleşiyorduk.
Bu oyunu çalışırken Kuvayı Milliye ruhunun bu memlekette zaman ve mekân sınırlarını dinlemeyen nasıl bir harç oluşturduğunu bir kez daha hissettim.
Ve tiyatro bölümünün başkanı Jason Hale’e şu öneriyi yaptım: “19 Mayıs için özel bir gösteri yapalım.” Jason hemen kabul etti bunu, öğrencilerim de şunu teklif ettiler: “Hocam, saat 19.19’da oynayalım.
Evet, bugün 19 Mayıs 2019 (Pazar), Saat 19.19’da Bilkent Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi’nin tiyatro salonunda oynuyoruz, Kuvayı Milliye aşkına...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Buzdağının altı 4 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları