Aydın Engin

Yok hükmünde demokrasi (28.11.2016)

28 Kasım 2016 Pazartesi

Daha uzun bir yazı başlığı mümkün olsaydı şöyle bir başlık okuyacaktınız: “Yok hükmünde demokrasi... Yok hükmünde basın özgürlüğü... Yok hükmünde düşünce özgürlüğü... Yok hükmünde laiklik... Yok hükmünde insan hakları... Yok hükmünde kadın hakları...” Başlık böyle sürüp gidecekti... Yani siz başlığı böyle okuyun, ben de Tırmık’a devam edeyim. Avrupa Parlamentosu kurulduğundan beri çok az rastlanan bir çoğunlukla Türkiye ile müzakerelerin dondurulmasını tavsiye etti. Bu tavsiye tek tek AB ülkelerinde ve özellikle Avrupa Konseyi’nde kabul edilir mi, bilemem. Falcılığa gerek yok. Göreceğiz. Konunun -bence- en iyi uzmanı Cengiz Aktar arkadaşım olup biteni, önünü arkasını ve ille de geleceğini enine boyuna inceledi. Meraklıysanız Birikim Dergisi’nin son sayısında bulabilirsiniz. İnternet Gazetesi T24 de aynı yazıyı aktardı. Oradan da bulabilirsiniz. Aktar ilginç bir noktanın altını çizdi. Aynen aktarıyorum: “…AB pazarı 2015’te 61.607 milyar Avro’yla Türkiye’nin ihracatının yüzde 44’ünü oluşturuyordu. Birlik Türkiye’nin açık ara bir numaralı ithalat ve ihracat ortağı, toplam doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının hem stok hem yıllık bazda yüzde 65-70’inin kaynağıdır…” Bu kısa alıntı bile çok şey anlatıyor. Ancak konunun ekonomik yanıyla sınırlı bir değerlendirme...

***

Ama gelin konunun bir başka ve kanımca ötekilerden daha da önemli yanını sorgulayalım. Soralım: Avrupa Parlamentosu bu kararı niye aldı? Türkiye, Avrupa Birliği’nin ekonomik anayasası olan Maastricht Kriterleri’ne aykırı davrandığı için mi? Serbest piyasa ekonomisinden sapıp devletçi, bir ekonomiye filan geçtiği için mi? İhale Yasası gibi birkaç konuda “Bizim takımı kayıramayız” diyerek AB’den gelen uyarıları kulak ardı etme dışında AKP iktidarının Maastricht Kriterleri’ne aykırı bir adımını duyan varsa beri gelsin... Ama unutulmasın, AB’nin bir anayasası daha var: Kopenhag Kriterleri... O kriterlerde idam cezasının adı bile edilemez.

Edene kapıyı gösterirler. O kriterlerde darbe yapmaya kalkışanlara en ağır (evet, en ağır) cezalar verilir. Ama sadece darbe yapmaya kalkışanlar; bu bağışlanmaz demokrasi suçuna fiilen karışanlar cezalandırılır... O kriterlerde darbeyi bahane edip, “Allahın lütfu” sayıp, ülkenin bütün demokratlarına, sosyalistlerine, devrimcilerine, iktidar muhaliflerine porselen dükkânına girmiş fil örneği saldırıp hapishaneleri tıklım tıklım dolduranlara; darbecilere bir zamanlar “selam vermiş” olanları bile işsiz aşsız, geleceksiz bırakanlara; okulları imam hatip “mektepleri”ne çevirenlere; gazeteleri kapatmak için kolları sıvayıp, gazetecileri mapus damına tıkanlara önce yumuşak bir dille “Kopenhag Kriterleri”ni hatırlatırlar.

Kös dinleyenleri biraz daha sert uyarırlar. Sonra?.. Sonrasını bugün yaşıyoruz. Cumhurumun başkanı Tayyip Erdoğan, onun hık deyicilerinden AB Bakanı Ömer Çelik yağıp gürlediler. “Bu karar bizim için yok hükmündedir” buyurdular. “Yok hükmünde” dediklerinde “Demokrasi de, özgürlükler de, laiklik de bizim için yok hükmündedir” demekte olduklarının farkında mıdırlar dersiniz? Soruyu oylarınıza sunuyorum...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları