Aydın Engin

‘Yargısız Devlet’ Olsa Ne Güzel İdare Edecek

26 Kasım 2014 Çarşamba

Ortaokul yurttaşlık bilgisi dersinden: Çağdaş devlet üç bileşenden oluşur. Meclis yasaları yapar; hükümet bu yasaları uygular; yargı bu uygulamaları denetler.
Nokta...
Peki, bir siyasal güç mecliste tam çoğunluğu elinde tutup yasaları dilediği gibi çıkarırsa ne olur?
Çağdaş devlette anayasa mahkemeleri vardır ve bir yasanın anayasaya uygun olup olmadığını denetler. Değilse iptal eder.
Nokta.
Peki, mecliste tam çoğunluğu elinde tuttuğu için hükümeti de kuran siyasal güç, yürürlükte olan yasalara aykırı uygulamalar yaparsa ne olur?
Yargı erki, o uygulamaları durdurur, sonra da iptal eder.
Nokta.
Peki, yargının iptal ettiği yürütme kararları iptal edildiği halde uygulanmazsa ne olur?
Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde AKP iktidarı olur.
Nokta.

***

Biliyorsunuz, cumhurbaşkanı olduktan sonraki birkaç hafta pek sesi çıkmayan, sanıldığı ve korkulduğu gibi Bakanlar Kurulu toplantılarına başkanlık etme yetkisini bile kullanmayan Kaçaksaray’da mukim zat birden açıldı.
Güney Amerika Müslüman Âlimler Zirvesi’nden başladı. Amerika’yı Müslüman denizcilere keşfettirip Küba dağlarında cami buldu...
Güldük.
Meslektaşlar, “Bizlere iyi siyasal magazin fırsatı doğdu” diye keyiflendiler.
Ardından Kadın ve Demokrasi Derneği’nin (KADEM) düzenlediği 1. Kadın ve Demokrasi Zirvesi’nde kürsüye çıktı. Kadın erkek eşitliği üstüne, işin içine insanın doğasını (fıtrat) filan karıştırarak felsefeden sosyolojiye bütün sosyal bilimlerde at koşturdu.
Çok güldük.
Meslektaşlar, “Abi bu adam bir hazine. Bize her gün siyasal magazinin ve siyasal mizahın kapılarını ardına kadar açıyor. Allah onu başımızdan eksik etmesin” diye el ovuşturup keyiflendiler...
Ama aynı zirvede salonda zırva sınırında sözler de çınlamaya başladı. Herhalde Cumhurbaşkanı’nın yargıya, özellikle yüksek yargıya ilişkin sözlerini kaçırmadan, her satırının altında yatan ürkütücü hedefi göz ardı etmeden okudunuz.
Sizin gibi ben de okudum.
Bu defa gülemedim, gülemedik ama...
Nasıl gülelim?
Alın şu cümleyi: “Adalet bambaşka bir şeydir. Hukuk ve yasalar başkadır. Eşitlik başkadır. Bazıları hukukla yasayı karıştırıyor. Hukuk başka bir şey, yasa başka bir şeydir.”
Bunlar hukuk fakültelerinin birinci sınıfında öğretilir. Bu devletin en yüksek iskemlesine oturmuş zat yeni öğrenmiş. Olabilir. Öğrenmenin yaşı da yok, rütbesi de... İyi de hukuk, adalet, yasa, eşitlik gibi birbiriyle ilintili, ama birbirinden bağımsız içerikler taşıyan kavramlar böylesine salataya dönüştürülürse bizim suçumuz ne?
Devam edelim: “Ben hukuk arıyorum hukuk... Yasa benim için önemli değil”
Buyrun burdan yakın...
Çağdaş ülkelerde hukuk yasalarla ete kemiğe kavuşmaz mı? Yasa önemsiz ise her yargıcın kendi hukuk yorumu ile hüküm kesilirse ne olur? Adalet yargıcın sütüne kalırsa hukuk yerine guguktan söz etmek yanlış mı olur?
Sıkın dişinizi, bir alıntı daha aktaracağım: “Eğer yasa hukuka uygunsa değerlidir. Eğer yasa hukuka uygun değilse hiçbir değeri yoktur.”
Haydi buyrun bir defa da burdan yakın...
Valla yurttaş yasalardan şikâyet edebilir.
Mesela ülkenin bazı bölgelerinde Q, W, X harflerini kullanmak yasa marifetiyle yasaklanmışsa etkilenen yurttaşlar şikâyet edebilir...
Mesela anayasasında “Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir” yazan bir ülkede düşünce ve kanaatlerini açıkladığı için yasalarla yıllar boyu hapishanelerde çürütülen yurttaşlar şikâyet edebilir...
Mesela anayasasında “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir” yazan bir ülkede bu hakkı kullanan üniversite öğrencileri yasal kılıfa uygun gerekçelerle sille tokat dövülüp, hapislere tıkılıp gelecekleri yok ediliyorsa şikâyet edebilirler...
Ancaaaak...
Kendisi birkaç ay öncesine kadar başbakan olan, şimdi ise bir işareti ile hükümeti de, parlamentodaki çoğunluğu da harekete geçirebilecek bir zat, yasalardan şikâyet ediyorsa ortaya çıkana sadece kara mizah denebilir. Adama da “Yasaları beğenmiyorsan değiştireydin, hâlâ da yetkin var, haydi değiştir emmioğlu” denir ve haklı olunur...

***

Gel de o ünlü Bektaşi fıkrasını hatırlama.
Hani camide imam vaaz verirken, Allah için “O ne sağdadır, ne solda, ne yerdedir, ne gökte, ne ordadır ne burda” deyince baba erenler dayanamamış, “İmam efendi sen şuna yok diyeceksin de dilin varmıyor zahir” deyivermiş ya...
Bununki de o hesap...
Şu kuvvetler ayrılığı denen bela yok olsa, devlet dediğin yasama ve yürütmeden ibaret olsa, şu memleketi ne güzel idare edeceğim” diyecek de dili varmıyor...
Tabii henüz varmıyor...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları