Aydın Engin

Reis bağımsız, öyleyse yargı da bağımsız

10 Temmuz 2017 Pazartesi

Yazı saati geldi çattı. Elimi çabuk tutmazsam yazıişlerindeki “belalılarım” telefona sarılır, “Abi bugün yazmıyor musun yoksa” diye dalga geçerek uyarırlar.
İyi de Kılıçdaroğlu henüz Dragos – Maltepe arasında son “kişisel” etabını yürüyor. Maltepe miting alanını doldu taştı, ama insan selleri hâlâ akıyor. Oysa Kılıçdaroğlu’nun söyleyecekleri önemli. Adalet Yürüyüşü’ne nokta koyup, yürüyüşü izlemesi gereken adalet, özgürlük ve demokrasi arayışının ipuçlarını verecek.
25 günde 25 yıldır alamadığı yolu alan CHP’de bir şeyler kıpırdadı. Bundan sonra Türk’üyle, Kürt’üyle, sosyalisti, işçisi, köylüsü “yurttaş gibi yurttaş”ı ile bir “Demokrasi, Adalet ve Özgürlük Cephesi”nin taşlarını döşemeye mi yönelecek, yoksa “Ekmeleddingiller”le ittifak mı arayacak?..
Göreceğiz.
Kadın ve erkek E-5 üstünden İstanbul’a akan yurttaş selleri herhalde “Yürüyüş bitti, miting tamamlandı. Haydi artık evli evine, köylü köyüne” diyeceklere boyun eğmeyecektir.
Göreceğiz.

***

Adalet Yürüyüşü’ydü, G20’lerin doruk toplantısıydı, AKP’nin Reis’inin basın toplantılarında, uçakta filan saçtığı inciler derken bir hukuk cinayeti yeterince ilgi görmedi, tepki yaratmadı.
Büyükada’daki bir otelde bir araya gelen, Türkiye’nin en etkili, en seçkin ve en “sivil” örgütlerinin temsilcileri “İnsan haklarını savunanları korumak için neler yapabiliriz” sorusuna cevap aramak için toplanmışlardı.
(Parantez açıyorum.
İsveç’ten telefon eden bir gazeteci arkadaşa toplantıyı aynen yukarıdaki gibi anlattım:
-İnsan haklarını savunanları korumak için neler yapabiliriz sorusuna cevap arıyorlardı.
Telefonun öbür ucunda önce bir sessizlik oldu. Sonra samimi bir şaşkınlık içeren karşı soru geldi:
-Anlamadım Engin. Nasıl yani? İnsan haklarını savunmak isteyenleri korumak mı gerekiyor?
Behey gafil İsveçli!.. Bir de “Ben Türkiye’ye çok gittim. İyi tanırım oraları” diye kostaklanırsın. Sonra da böyle sorarsın...
Parantezi kapatıyorum)
Sonrasını sanırım biliyorsunuz. Polis ekipleri otel salonuna “Elle yukarı” diye naralanarak daldı.
(Yine parantez açıyorum.
Çok merak ediyorum. Mesela benim biricik arkadaşım Özlem Dalkıran ya da yorulmak bilmeyen barış aktivisti, Uluslararası Af Örgütü’nün Türkiye Direktörü İdil Eser o sırada ellerini ne yaptılar? Serbest kaldıklarında onlara ilk önce bunu soracağım.
Yine parantezi kapatıyorum)
Bence - ki bundan zerre kadar kuşkum yok- insanlığın yüz akı 10 insan hakları savunucusu gözaltına alındılar. Şu anda 7 günlük gözaltı süresini tamamlamak üzere, kasım ayında beş gün biz Cumhuriyet tayfasının da konuk edildiğimiz Terörle Mücadele Şubesi nezarethanesinde vakit öldürüyorlar. Sonra sulh ceza hâkimliğinin karşısına çıkarılacaklar. Deneyimlerim beni yanıltmıyorsa savcı 10 arkadaşımız için “tutuklama” isteyecek.
Peki, tutuklanacaklar mı?
Buna, kurulduğundan beri “tutuklama aygıtı” olarak işlev gören sulh ceza hâkimliğinin yargıcı karar verecek.
Bir kere daha: Peki, tutuklanacaklar mı?
Bilemem.
Bilse bilse AKP’nin reisi, yargıçların başı, en başyargıç bilir.
Nitekim Hamburg’da Avrupa medyasının katıldığı basın toplantısında bu soru ona da soruldu.
Cevap verdi:
...Onlar adeta 15 Temmuz’un devamı niteliğinde bir toplantı için bir araya gelmişlerdir. Gelen istihbarat üzerine gözaltına alınmışlardır...
Sonra da ekledi:
Ama benim bir tasarrufum yok. Kararı bağımsız yargı verecektir.
Hımmmm.
AKP’nin Reis’i bağımsız. Tamam partili ama kimseye bağlı değil. Tek başına karar veriyor, ne derse o oluyor.
Öyleyse yargı da bağımsız demektir...

***

Acaba bir meslektaş, “15 Temmuz’un devamı için bir araya gelmek suç olsa gerek. Siz zaten hükmü verdiniz. Yargı ne yapacak ki” diye sordu mu?
Valla bilmiyorum...
Sorsalar duyardık...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları