Aydın Engin

Quo vadis? (21.12.2016)

21 Aralık 2016 Çarşamba

Gel de Rusya Büyükelçisi Karlov’un öldürülmesinden başka bir konu seç de yaz bakalım...
İyi, peki, mecburen bu cinayeti yaz Aydın efendi...
Yaz da ne yazılabilir ki?
Gazeteler, televizyonlar, hele hele sosyal medyada cinayeti, olası sonuçlarını, Türkiye’nin içinde debelenmekte olduğu kan göllerini bir yana bırakmışlar çok, ama çok can alıcı (!!!) sorular sorup, sorduklarına kendileri cevap yetiştirmeye çabalıyorlar.
Katil polis memuru FETÖ’cü mü, El Nusra’cı mı?
FETÖ’cüydü de, onların çizgisi kendisini kesmediğinden cihatçı olmaya karar verdi ve El Nusra’ya mı katıldı; yoksa baştan beri Nusra ya da benzeri terör örgütlerinden miydi?
Bir “uyuyan hücre” elemanıydı da uyandırılıp eyleme mi koşuldu, yoksa Halep’te yaşananlar üstüne birbirini tutmayan, birbirini çürüten iddialardan birine ya da hepsine kapılıp sorumlu gördüğü Rusya’nın büyükelçisinden dinsel nedenlerle intikam almaya mı karar verdi?
Halep’te ekranlardan bize ulaşan çocuk hıçkırıkları mı onu kışkırttı ve bu cinayete sürükledi? Yoksa köktendinci teröristlerden temizlenen Halep gerçeği cihatçılığı seçmişe benzeyen o genç polis memurunda intikamı alınması gereken bir “yenilgi” duygusu mu fışkırttı?
Bu soruların hiçbirinin cevabını ben bilmiyorum. Yazıp çizen, bilgiç bilgiç satırlar, paragraflar hatta sayfalar döktürenlerin bir bildiği var mı?
Yoooo!..
Her yönüyle karanlıkta kalmış bir cinayet üstüne klavyeye yumulan “Salla sallayabildiğince” dalgasına kendini bırakıp sallıyor...
Sosyal medyada sallamak serbest. Ama bizim meslekte sallayanla sadece dalga geçilir...

***

İsterseniz Suruç cankırımından başlayın. Dilerseniz Ceylanpınar’da uykuda kıstırılıp kurşunlanan iki polis memurundan...
Dilerseniz Ankara’da barışa yürüyenlere ölüm yağdıran IŞİD’li canlı bombadan, dilerseniz Gaziantep’de düğün sokağını kana bulayan bir başka IŞİD cankırımından...
Dilerseniz Ankara’da servis otobüslerini hedefleyip cankırımı gerçekleştiren minibüsten, dilerseniz Dolmabahçe stadında ölüm saçan TAK eyleminden...
Sayın sayabildiğinizce...
Önceki akşam Ankara’da Rusya Büyükelçisi’ni kurşunlayan, sonra bir daha ve bir daha kurşunlayan “cihatçı”ya kadar uzanan kanlı ve dur durak bilmeyen bir “terör cehennemi” ülkeyi kuşattı.

***

Ülke terörün pençesinde kıvranıyor, kan kaybediyor. Çaresizlik, çözümsüzlük kol geziyor.
Bizimki takımını toplamış Avrasya Geçidi’ni açıyor. Barışa hasret bir ülkede ölümler çağıran, “İdam isteriz” diyen böğürtülere “Millet ne istiyorsa odur, gerisi teferruattır” diyerek popülizmin (=halk dalkavukluğu) en ilkel örneklerini veriyor.

***

Bu Tırmık’ın başlığı, Latince bir sözcük kullanıp ukalalık etmek için seçilmedi. “Quo vadis” bütün dünya dillerinde kullanılan, Hıristiyan mitolojisinden alınmış bir sorudur.
Hey sen! Ödevlerini, görevlerini, sorumluluklarını bir yana bırakıp nereye gidiyorsun, ne yapıyorsun” anlamında kullanılır.
Öyleyse: Quo vadis?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları