Aydın Engin

Mustafa’nın karpuz sergisi

02 Aralık 2015 Çarşamba

Bakın pazarlığı baştan yapalım. Başlıktan belli, bu ciddi bir köşe yazısı değil. Becerebilirsem gülümseten bir Tırmık...
Şimdi tutup “Ülke kan gölüne dönmüş. Gelecek günler daha da kötü olacak besbelli... Gazetenizin baş kaptanı ile Ankara kaptanı içeride tek başlarına volta atıyorlar... Tahir Elçi gibi bir barış güvercinini de Hrant’ın yanına yolladılar... Kandil’den, HDP’ye ‘Biz özyönetim mücadelesini yükseltmesek yüzde 5 bile alamazlardı’ diye akıldışı, mantık fukarası eleştiriler yükseltiliyor... Büyük komşu Rusya ile papaz olduk ve bunu yiğitlik diye yutturmaya çalışıyorlar. Içimiz kararmış, yüreğimiz ağrırken bu yaptığın iş mi yani” diye sataşmayın, gönül koymayın, dalga geçmeyin...
Ne yani gazeteci oldum diye benim içim kararmaz mı, yüreğim ağrımaz mı? Öfkem taşıp parmaklarımı bilgisayar klavyesinde suç sınırına itelemez mi?
Böyle durumlarda mizaha sığınmazsın da ne yaparsın?
Beceririm, beceremem ama hiç olmazsa denerim. Içimin karanlığını, yüreğimdeki ağrıyı azaltmayı umutsuzca umut ederek...
Buyrun...

***

Önce Mustafa. Uzun yıllar oturduğum apartmanın kapıcısı. Okuma yazma hak getire. Sadece rakamları tanıyor. Karşılaştık. Durup dururken dert yandı:
- Ağabey şu Avrupa Birliği’ne giremedik gitti. Sen gazetecisin, bilirsin. Bu defa olacak gibi mi? - Bu nerden çıktı lan?
- Ee ağabey Davutoğlu televizyonda dedi ya. Vize neyin kalkıyor. Avrupa yolları bize serbest oluyor...
- Olduğu filan yok ama diyelim oldu, bundan sana ne?
- Öyle deme ağabey. Burada ay sonu daire daire dolaşıp kapıcı parası toplayacağıma, yüklerim bir kamyon karpuz. Bizim Kastamonu’dan epey köylü var oralarda, onlar anlattı. Kölün diye koca bir şehir varmış. Oranın koca kilisesinin önünde açsam bir karpuz sergisi. Malı bitirdin mi, atla kamyona, gel memlekete, yükle bir kamyon daha karpuz... Ohhh ağabey, git gel, git gel...
Görüyorsunuz, Davutoğlu’nun müjdeleri bir tutarsa Avrupa sayemizde bol bol karpuz yiyecek...

***

Bizim ki yine kostaklandı. Putin’e ağır posta koydu. “IŞİD’le petrol ticareti yaptığımızı ispatla istifa ederim. İspat edemezsen sen eder misin” diye sordu.
“Al Putin’i vur bizimkine” demek var ama. Demeyeceğim. Onun yerine “Ulan bir de Putin, belgeleri ortaya serip ispat eder mi? Eğer ederse bizimki sözünü tutar mı” demekteyim.
Kendileri muhalefet denen zor zenaatın üstesinden gelemeyince “Umudumuz Putin” diyenler çoğalıyor ya o yüzden aklıma düştü...

***

Hasan (Pulur) ağabeyim de bizi terk etti.
Seveniniz var, sevmeyeniniz var. Sakın bir yazısını bulup “Ama bak o şöyle milliyetçi, böyle falan filan yazılar da yazmıştı” diye cevap yetiştirmeye kalkmayın. Siyaset ya da ideoloji ustam değil, meslek ustamdır. Ondan çok şey öğrendim. Mesela bir fıkrayı yazıya dökmeyi... Iyi fıkra anlattığını sananlar, oturup bir deneyin bakalım. Bir fıkrayı yazıya dökmenin ne kadar zor olduğunu; ne kadar ince bir teknik gerektirdiğini görürsünüz.
Kaç defa fırça yedim ondan:
- Oğlum öğren artık şu işi. Hem konuşma tiresi hem tırnak açmak da nereden çıktı? Üstelik o “demiş” sözcüğünün yeri yanlış. Akışı kesiyor, fıkra kekeliyor...
Eminim yattığı yerden seslenecek yine fırça atacaktır.
Onu saygıyla anacak, içtenlikle özleyeceğim...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları