Aydın Engin

IŞİD’den Korkup Baas’a Razı Olmak

16 Mart 2015 Pazartesi

Besbelli ki karar en tepede alınmış. Bir süre önce Amerika’nın Ulusal İstihbarat (DNI) şefi James Clapper konuştu: “Biz de, Rusya da, IŞİD’e karşı uluslararası koalisyona katılan ülkeler de, bölge devletleri de Şam’daki hükümetin ve siyasi kurumların çökmesini istemiyoruz.”

Ardından CIA şefi John Brennan New York’ta Dış İlişkiler Konseyi’nde konuştu: “Washington, Şam rejiminin yıkılmasından yana değil. Rejimin çökmesi halinde IŞİD gibi örgütlerin Suriye’ye hâkim olması tehlikesi var ve bu meşru bir endişedir.”

Sonuncusu daha yukarıdan geldi. Dışişleri Bakanı John Kerry, CBS televizyonunun çok izlenen bir programında konuştu: “Eninde sonunda Şam rejimi ile müzakere etmek zorunda kalacağız. Ben 1. Cenevre Konferansı kapsamında müzakere etmeyi her zaman savundum.”

Geriye bir tek Obama kaldı. O da aynı paralelde konuşursa, ki pek sürpriz olmaz, Beşşar Esad yönetimindeki Baas iktidarı, en azından bir süreliğine rahat bir nefes alabilir.

ABD yönetimini böyle bir karar almaya iten Irak’ın işgali ve Saddam önderliğindeki Irak Baas yönetiminin yıkılmasından sonra ortaya çıkan karanlık, hatta zifiri karanlık tablo olabilir mi?

Sorunun cevabını dış politika uzmanlarına (mesela bizim Cumhuriyet’te Ceyda Karan’a) bırakacağım. Ama en azından yanlış bir soru olmadığı kanısındayım. Irak’ta iktidarın neredeyse mutlak sahibi Saddam bir Sünni Arap’tı. Baas’ın tepe kadroları da ağırlıklı olarak Sünni Araplardaydı. Ve Sünni Araplar Irak’ta azınlıktaydı. Toplam nüfusun yüzde 21’i kadar. Gerisi yüzde 53’lük Şii Araplar, yüzde 18’lik Kürtler, yüzde 8’lik Türkmenler ve azınlığın azınlığı olarak da Süryani, Kerdani, Nasturi, Asuriler…

Azınlıktaki Sünni Araplara dayanan rejim, iktidarı paylaşmaya yanaşmıyordu. Korkuya ve baskıya dayanan bir iktidardı. ABD Irak’ı işgal etti ve Sünni Araplar iktidarı kaybetti, ardından da ülkede kavranması güç, kanlı ve çözülebilirlik sınırını artık çok gerilerde bırakmış bir kaos patladı. IŞİD de bu kaos ortamında iktidarı yitirmenin acısını hayatın her alanında yaşayan Sünni Arapların içinden doğdu. Şimdi ABD ve onun eteğine yapışıp Irak işgaline katılan uluslararası koalisyon, genel olarak Irak kaosu, özel olarak o kaostan fışkıran ve o kaostan beslenen IŞİD karşısında, ustası ders anlatırken pencereden bakan büyücü çırağının durumuna düştüler.

***

Şimdi de çok daha zorlu ve çok daha karmaşık Suriye sorunu ile karşı karşıyalar... Suriye’de de Baas iktidarı var. Suriye’deki Baas iktidarı da bir azınlık yönetimi. Sünni olmayan, kimilerinin “Arap Aleviliği” diye tanımladığı “Nusayri Araplar”dan oluşan bir azınlık yönetimi. Nüfusun ezici çoğunluğu Araplar: Yüzde 79. Onları yüzde 8 ile Kürtler, yüzde 5 ile Türkmenler, yüzde 2 ile Ermeniler izliyor. Ancak Suriye’de etnik dağılımdan çok dinsel dağılım önemli. Yüzde 79’luk Arapların büyük çoğunluğu yüzde 74 ile Sünni Araplar. İktidardaki Nusayri Araplar nüfusun sadece yüzde 12’sini oluşturuyor. Suriye Baas’ı, toplumun sadece yüzde 12’sini oluşturan Nusayri Araplara dayanıyor. Suriye Baas’ı da tıpkı Irak Baas’ı gibi ülkeyi demir yumrukla yönetiyor. Siyasetin, ekonominin, hele hele ordunun tepelerinde ne Sünni Araplara, ne Kürtlere, ne Ermenilere yer var. Suriye’de Baas’a başkaldıranlar, “Suriye’nin Arap baharını” yaşamak için ayaklananlar Sünni Araplardı. O başkaldırıya Baas şiddet kullanarak cevap verince meydana El Kaide, El Nusra ve IŞİD gibi uluslararası İslamcı teröristler çıktı ve kısa sürede Suriye Arap baharını kanla boğdular, boğuyorlar…

***

Bağlayalım. ABD’nin başını çektiği emperyalist güçler şimdi Baas rejimine fit oluyorlar diye, bir başka uca savrulmuş ve İslamcı teröristleri arkaladığını ne kadar inkâr etse inandırıcı olamayan AKP iktidarının boş havuza atlamasıyla dalga geçmek anlamsız. Keza Baas rejimine destek turları düzenleyenleri alkışlamak ya da yuhalamak da çok anlamlı değil. Başka türlü söylersek Baas’tan nefret edip İslamcı teröristleri desteklemek de, IŞİD’den korkup Suriye’nin çürümüş Baas rejimine fit olmak da Suriye’ye ve dolayısıyla bölgeye barış getirmez. Tersine kan derelerini, kan ırmaklarına dönüştürür. Unutmayalım, masaldaki büyücü çırağı da çağırdığı ama geri yollamayı beceremediği ırmağın sularında boğulmuştu.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları