Aydın Engin

Gere gere nereye?..

11 Aralık 2017 Pazartesi

İçinde üç sorucuk barındıran bir soru son günlerde sık, hatta fazla sık sorulmaya başladı:
-Sen gazetecisin, bilirsin; seçim 2019’da mı olacak yoksa 2018 yazı, bilemedin sonbaharında seçim mi var? Yoksa seçim filan olmayacak mı?
Sık sorulduğu için sık cevap veriyorum, mecburen ezberledim:
-Gazetecinin ilacı olsa kendi keline sürer. Seçim olacak mı, olmayacak mı, olacaksa ne zaman olacağını bilmiyorum. Olsa olsa tahminde bulunabilirim ama onu zaten siz de yapabilirsiniz...
Cevaptan sonra kimilerinin suratlarına yansıyan “Ulan bir de gazeteci olacak; bir şey bilir diye sorduk, bir halt bildiği yok” yargısı ile uzaklaştıkları oldu; ısrar edip “Hiç olmazsa tahminlerini söyle” diyenler de...
Önemli gazeteciler “analizlerimi” der ama ben haddimi bileyim, “tahminlerimi” sizlerle paylaşayım.
Buyrun...

***

Bir seçim olacak mısorusu gerçekten de önemli.
Siyasal İslamın sandıktan çıkarak iktidara geldikten sonra seçmen desteğini yitirip sandıktan çıkamadığı bir seçimin ardından iktidarı sorun çıkarmadan, zora başvurmadan devredip devretmeyeceği ciddi bir soru.
Siyasal İslam -bence doğru- bir hesapla 175 yıldır siyasal iktidara aç kaldıktan sonra, 2002 sonbaharında tek başına hükümet kurabilecek bir seçim zaferiyle işbaşına geldi. Aradaki seçimlerde oy desteğini yitirmedi; üst üste kazandı.
Ancak siyasal İslamın Türkiye’deki siyasal önderi Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçildiği 2014 referandumunda, karşısına CHP hediyesi, daha sonra siyasal geleceğini ait olduğu MHP’de arayıp bulan Ekmeleddin Efendi çıkarılmasının çok “değerli” avantajına rağmen yüzde 50’yi kıl payı aşabildi: Yüzde 51.9.
Bitirmekte olduğumuz şu yılın nisanında “başkanlık sistemi”ne geçişi sağlayacak anayasa referandumunda ise yüzde 50, kıl payı ile değil hile payı ile aşılabildi.
Yani siyasal İslam açısından 2018 ya da 2019’daki çifte seçim (Parlamento ve Başkan) hiç de çantada keklik değil.
Sandıktan çıkıp ülkenin başına çöken ideoloji ve zihniyet o seçimlerde sandığa gömülebilir.
Peki, gider mi?
Bu soruya kof bir iyimserlikle “Tabii canım. Gitmeyip de ne yapacak” gibisinden bir cevap vermem. Ancak şimdiden kesin bir dille “Gitmez, her şeyi göze alır ve gitmez” de diyemem.
Ancak “oylamaya indirgenmiş bir demokrasi”ye bile uymayıp sandıktan çıkmayınca iktidarı bırakmaya yanaşmamanın kaçınılmaz sonucunun iç savaş olduğunu söylemek için de gazeteci ya da kâhin olmaya gerek yok.

***

Görünen o ki 2018’de bir baskın erken seçim de olsa, 2019’a da kalsa AKP’nin bu seçime ülkeyi iki keskin kampa bölerek girmek istediği belli.
“Zaten bölmedi mi” sorusu yanlış olur.
Hayır ülke derin bir kamplaşma yaşıyor ama siyah-beyaz ayrımına, siyasal İslamı temsil eden AKP ve düşmanları ayrımına henüz ulaşılmadı. AKP’nin özellikle Erdoğan’ın çabası bu yönde.
Kürtlerle ipler zaten ve çoktan koptu.
Belediye operasyonları yeterli ipuçları içeriyor, CHP ile de ipleri koparacak bir noktaya ilerliyoruz. Kılıçdaroğlu’na yönelik hapis tehditlerinin başka bir anlamı olamaz.
Seçmenin önüne “Karar ver: Bizden yani Reisimiz Erdoğan’dan yani İslamın Partisi AKP’den mi yanasın yoksa ülkemizin düşmanlarından yana mı” sorusu konacak.
İç ve dış politikada gözü kara, hatta kapkara bir gerginlik yaratma çizgisinin başka bir anlamı yok.
Bizlere gelince. İster 2018, ister 2019, henüz geç değil... Ama yarın çok geç olacak.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları