Aydın Engin

Esed’e Esed dedim pişman oldum...

27 Eylül 2015 Pazar

Yedisekiz yıl kadar önce dar bir arkadaş grubu ile Suriye’ye gezmeye gittik. Bildiğiniz turistik gezi. Halep’ten Suriye yurttaşı bir Ermeni küçük grubumuzun rehberiydi. Henüz Suriye, Türkiye’nin siyasal gündemine oturmamıştı. Tayyip Erdoğan, Hafız Esad oğlu Beşşar Esad’a “kardeşim” dememiş, aile ziyaretleri filan yapılmamıştı...
Rehberimizle konuşurken biz ne zaman “Beşşar Esad” desek rehber nazikçe “Beşşar Esed” diye düzeltiyordu.
Grubumuzdaki arkadaşların hemen hepsi “Esed”i yadırgadılar.
Ben hariç...
Çünkü...
Kısaca bir “çünkü” mümkün değil. O yüzden kısa bir anı aktaracağım.
1997 Aralık’ın da Cumhuriyet için Bağdat’taydım. Tümü de Harun El Reşid Oteli’ne yerleşmiş gazetecilerin kendi aralarında “Birbuçukuncu körfez savaşı” dediği günlerdi. Bağdat yakınlarındaki askeri üstlere, bazen de Bağdat içindeki bazı binalara Amerikan uçakları bomba yağdırıyor ama buna alışmış Bağdat’ta yaşam olanca sıradanlığı ile sürüyordu.
Savaş gazeteciliği filmlerde göründüğü gibi değildir. Gergin ve berbat günlerdi. Saddam’ın dayandığı siyasal gücün, yani Irak Baas Partisi’nin yetkilileriyle söyleşi talep ettim. Epey süre cevap çıkmadı ve bir akşam, karanlık basınca üç kişi geldi. Harun El Reşit Oteli’nin kocaman avlusunda bir ağaç dibine çöküp söyleşiye geçtik. Grubun sözcüsü Jabar’dı. Bizdeki Cabbar gibi... Jabar Türkiye’de tıp okumuş. Ama Irak’ta hekimliği değil siyaseti seçmiş. Akıcı bir Türkçe ile konuşuyordu. Uzun bir söyleşi oldu. Söz bir ara Suriye  Irak ilişkilerine geldi. Suriye’de o günlerde baba Hafız Esed devlet başkanıydı. Irak Baas Partisi ile Suriye Baas Partisi arasındaki “düşman kardeşler” ilişkisini biliyordum. “Suriye Baas’ı ile sizin aranızdaki ideolojik fark nedir” diye sordum. Jabar güldü:
Hafız Esed içinden çıktığı yoksul ailesini, yoksul aşiretini çoktan unuttu. O şimdi Nusayri, Sünni, Dürzi, Ermeni ayrımı yapmadan sırtını varsıllara dayayıp yoksulları ezmekte. Baas’a ihaneti sabittir. Yani senin Hafız Esed’in kuyruğunu tramvay çiğnemiş...
Türkiye’de üniversite okumuş birinin “Kuyruğunu tramvay çiğnemiş” deyimini kullanışına şaşmadım ama ne demek istediğini de anlamadım. Açıkladı:
Adı Aslan ya...Yine anlamadığımı görünce açıkladı:
Hafız Esed, Suriye’nin batısında Akdeniz kıyısına yakın Kardahan bölgesinde yerleşik Esed aşiretinden. Esed Arapça “aslan” demek. Aile adları o yüzden Esed...

***

Beşşar Esed’le Erdoğan önce “kardeş” sonra “kanlı düşman” olduklarında Suriye de Türkiye’nin dış politikasının ana eksenlerinden birini oluşturdu. O günlerde T24’te Doğan Akın’la birlikte Esad değil Esed yazmanın doğruluğunda karar kıldık ve öyle yazıp çizmeye başladık.
Bir halt etmişiz ki sormayın gitsin.
Meğer Türkiye o sırada Esed’ciler ve Esad’cılar diye ikiye bölünmüş. Esed’ciler AKP’li ve Erdoğancı oluyormuş, Esad’cılar da AKP karşıtları...
Bu çok önemli saflaşmadan haberi olmayan Doğan Akın ve bana, sosyal medyadan sağanak gibi eleştiri ve küfür yağdı. Ben hemen pes ettim ve “Esed’e Esad demeye” başladım. Doğan Akın inatçıdır, galiba hâlâ direnmekte.
Önümüzdeki günlerde Suriye üstüne bir Tırmık yazma hesabındayım. Orada Beşşar Esad yazacağım. Esed’e neden yanlış olduğunu bile bile Esad dediğimi okurlar bugünden bilsin istedim. O yüzden bu “Pazar Tırmık”ı yazıldı.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları