Aydın Engin

Diyelim kararsızım...

06 Mart 2017 Pazartesi

Devlet destekli “Evet” kampanyası ve devlet köstekli “Hayır” kampanyası gitgide hızlanıyor ve kızışıyor. Daha şimdiden kimlerin “evet”, kimlerin “hayır” diyeceği epey belirginleşti.
Ama asıl belirginleşen kararsızlar.
Görünen o ki referandumun sonucunu “Evet önde; yok canım hayır önde” tahminleri değil, henüz kararsız olduğu anlaşılan kesimler belirleyecek.
Oyunun rengi şimdilik bilinemeyen epey toplumsal kesim var.
Mesela MHP seçmeninin ne kadarı, hangi tercihten yana oy kullanacak?
Mesela Kürt illerinde sandığa gitmeyeceklerin sayısı sahiden ciddiye alınacak boyutlarda mı?
Mesela onca palavra güzellemeye rağmen can acıtıcı ölçülere tırmanan ekonomik bunalım; Erdoğan’ın yürekler acısı ekonomik bilgisi ile “Dolar in, TL çık” talimatını umursamayan döviz; çift haneli rakamlara ulaşan enflasyon; özellikle gençleri yakıp kavuran işsizlik gibi etkenler AKP seçmeninin ne kadarını sandıktan uzak tutacak?
Referandum bizi ilgilendirmez, biz hemen devrim istiyoruz” diye ahkâm kesip çağrı üstüne çağrı yayımlayan bilgileri ve bilinçleri 1917’de kalmış akılsız akıldaneler sonuç üstünde kıymık kadar olsa da bir etki yaratabilecekler mi?
Say sayabildiğince...
Bunlar henüz cevabı iyi bilinmeyen sorular. Kamuoyu anketçileri ve medya bu kesimleri “kararsızlar” ortak paydasında buluşturuyor. Anlaşılan o ki “kararsızlar” önümüzdeki 40 gün içinde bir karara varacaklar. 16 Nisan akşamı açılan sandıklar da bu kararın sonucunu gösterecek.
40 gün içinde bir karara varacak kararsızlar, kararlarını hangi etkilerle verecekler? (“Bir berber bir berbere” tekerlemesi gibi bir cümle oldu ama galiba yine de anlaşılıyor.)
Cevap bence çok karışık değil. Referandum öncesinde yürütülecek kampanyalardan etkilenecekler.
Evetçilerin ve hayırcıların mitinglerini izleyecekler; TV ekranlarından konuşan, bağıran, böğüren sözcülere kulak verecekler; gazete yazarlarından sevdiklerinin, güvendiklerinin yazıp çizdiklerini okuyacaklar; sade suya tiritten de öte bir renksizliğe savrulmuş tartışma programlarını (sinirleri elverirse) sonuna kadar seyredecekler; eş, dost, akraba, komşulardan gelen öneri ve uyarılara kulak verecekler ve...
Ve sonunda bir karara varacaklar: “Hayır” diyecekler ya da “evet” diyecekler ya da sandığa gitmeyecekler...

***

Peki, diyelim ben bir kararsızım.
Evet” yönünde bir tercihe geçmem için bana herhangi (evet, evet herhangi) bir neden söyleyin.
Şehit haberleri dışında ne olup bittiğini anlamanın mümkün olmadığı Suriye politikası rezaleti bana evet dedirtebilir mi? “Kardeşim Esad”dan Emevi Camii’nde cuma namazına, oradan “Suriye sınırında Kürt şeridi kurdurtmayız” efelenmesine geçen, “El Bab’ı aldık, sıra Mınbiç’te, sonra da Rakka” diye sayıklayan ve sadece sayıklayan bir dış politika sorumlusunun tek başına iktidarı için evet diyecek kadar şaşkın mıyım?..
Bir zamanlar “AB’ye giremezsek Kopenhag kriterlerini alır, Ankara kriteri yapar yolumuza devam ederiz” deyip ardından adım adım Avrupa’nın bütün değerlerini toptan inkâr ve reddedip Katar, Suudi Arabistan karanlığında müttefik arayan bir zihniyete evet demeli miyim?
Valla “evet” demem için tek bir neden bulamıyorum.
Bulan varsa beri gelsin!..



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları