Aydın Engin

Dışardaki ‘siz’den haberler, öğütler

14 Kasım 2016 Pazartesi

Arkadaşlar keyfinizin yerinde olduğunu biliyorum. Olsa olsa dışarıdan fazla ve ayrıntılı haber alamamak gibi sıkıntılarınız vardır. Boşverin, büyütmeyin. Böyle günleri bir daha bulamazsınız. Yan gelip yatın, sırtüstü yatın, mavrayla kuvvet verin.
Toplu mesaj bu kadar. Şimdi artık her birinize tek tek.
Akın (Atalay),
Bugünlerin kıymetini bil. Sen farkında değildin belki ama sürmenaj sınırında dolanıyordun. Düşün, bir süreliğine (mesela bir hafta, bir ay, iki ay) Cumhuriyet’in bitip tükenmez dertlerini çözmen gerekmeyecek. Kitap oku, yan gel yat, sırtüstü uzan, hülyalara dal. Paramızı çıkıştırabilirsek yapacağımız Toskana gezisini düşle. Chianti şarabı, keçi peyniri ve taze ekmek...
Anladın!
Merak etme burası tıkır tıkır yürüyor. Biliyorum avukat arkadaşlarımız aracılığıyla sana yine onlarca (yüzlerce, binlerce) “Cumhuriyet derdi” aktarıp neyi, nasıl çözeceklerini danışacaklar. Olsun, avukatlar sabahın köründe, akşamın karanlığında da ziyaretine gelecek değiller ya... Özgürlüğün tadını çıkar benim akıllı arkadaşım...
Murat (Sabuncu),
Sana kötü haberlerim var. Maalesef Yazıişleri Müdürü Bülent (Özdoğan) kaptanlığındaki genç ekip senden, benden iyi, hatta fazla iyi bir “Cumhuriyet” çıkarıyorlar. Tirajı da patlatmışlar. Arada bir şımarmasınlar diye yazıişleri katına çıkıp “Oğlum ne yaptınız manşeti, hangi haberleri girdiniz, siz şimdi abuk sabuk işler yaparsınız” diye gürleme dümenine yatıyorum. Ama nafile. O Bülent ve “kızlı-erkekli” takımı, başlarını ekranlarından kaldırıp yüzüme bile bakmadan “Abi, hadi sen odana in, yazını yaz, dayanışma için gelen misafirlerle ilgilen” deyip beni sepetliyorlar. Hani bıraksam “Ayağımıza dolanma yeter, senden başka isteğimiz yok” diyecekler.
Çıktığında sana nasıl davranacaklar bilemiyorum. Yani hazırlıklı ol...
Terli-tuzlu alnından öperim benim haber delisi Genel Yayın Yönetmenim...
Musa (Kart),
Senin için “Biraz başını dinlesin benim hücre arkadaşım” gibi laflar ettim ama lafı ağzıma tıkadılar. Biri, “Oradan da çizebilir ama Aydın Abi” dedi. “Silivri’de boya yok, tiner yok, fırça yok. Nasıl çizsin” diye seni korumak istedim. Dilleri çarık gibi. “O karakalem çizsin, biz burada boyarız” demesinler mi? (Laf aramızda fena fikir değil ama bunu onlara belli etmedim. Sen yan gelip yatanlar kervanından uzak durma e mi?)
Turhan (Günay),
Biliyorsun TÜYAP Kitap Fuarı başladı. Dün arkadaşlarımız “Turhan’sız kitap fuarı olmaz” deyip fuarda toplandılar; hem “nümayiş” yaptılar, hem nalına mıhına konuştular.
Bu arada, bizim Deniz Kavukçuoğlu, TÜYAP’ın da komutanı ya, “Turhan yoksa kitap fuarı da yok” diyesiymiş. Yani bu yılki fuarı iptal etmeye kalkmış. Böyle dediler ama bu haberi henüz doğrulatamadım. Yarın, öbür gün fuara gidip bizzat Deniz’e soracağım.
Kadri (Gürsel),
Hem Donald Trump hem Hillary Clinton ayrı ayrı telefon ettiler, “Hani seçimleri izlemek üzere Kadri Bey buraya gelecekti. Göremedik onu. N’oldu” diye sordular. “Trump- Putin - Erdoğan dünyası nasıl bir dünya olacak, konulu derin bir çalışma için Silivri’deki özel rezidansına çekildi” diye bir maval uydurdum. Yuttular.

***

Haydaaaaa...
Yerim bitti.
Önder (Çelik), Mıstık (Mustafa Kemal Güngör), Bülent (Utku), Güray (Öz), Hakan (Kara) size bir başka Tırmık’ta yazarım artık. Hoş görün e mi?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları