Aydın Engin

Devrimci bir adım: 23 Nisan 1920

23 Nisan 2016 Cumartesi

At arabası, yaylı, kağnı, yük treni, beygir eyeri, katır semeri... Kim ne bulduysa binip Ankara’nın yolunu tutmuştu. Yoksul bir Anadolu kasabasının ışıksız, eğri büğrü, nisan yağmurlarından balçığa kesmiş sokaklarında gözlerinin derinliklerinde “kararlılık” ve bilinemeyen bir gelecekten belli belirsiz “ürkü” okunan adamlar yürüyordu.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni oluşturacak “mebuslar”dı.
Göze alanlardı.
Olmazı olur kılacak cesur adamlardı.
Her biri kendi “ulus-devlet”ini kurmak üzere imparatorluktan kopan halkları durdurmak, çağını doldurmuş imparatorluğun “birlik ve beraberliği”ni korumak üzere, tarihin akışına karşı mücadele ettiklerini bilmeden, bilince çıkaramadan Balkan dağlarından, Fizan çöllerine kadar ölümüne savaşmış, yenilmiş ve gözlerine yenilginin utancı ve öfkesi çökmüş subaylar...
Alayları bölük, kolorduları tabur mertebesine ufalmış, yılgın ve yorgun ve aç askerleriyle çaresiz paşalar...
İşgal edilmiş topraklardan, Yunan, İtalyan, İngiliz, Fransız birliklerinin arasından gizlice geçip Ankara’ya ulaşan tacirler, toprak sahipleri, kaymakamlar, hocalar, öğretmenler, müftüler, 1. Dünya Savaşı’nın yıkımı ve 1917 Devrimi’nin çalkantısı arasında oradan oraya savrulmuş aydınlar...
22 Nisan akşamı Ankara’da buluştular.
Azınlıktılar.
Azınlık olduklarını biliyorlardı.
O “azınlık”a İstanbul’da, tuzu hep kuru birileri “Hain, maceraperest, çılgın, asi, haydut” dedi.
Azınlıktılar.
Çoğu 2016’nın ölçüleriyle hiç de demokratik sayılmayacak ancak 1920 dünyasında önem taşımayan, kusur sayılmayan yollarla, yöntemlerle seçilmişlerdi. Kimileri kendi kendilerini “milletin vekili” tayin edip, “ateşten gömlekler” giyip Ankara yollarına düşmüşlerdi.
Sonunun nereye varacağını kimsenin, önder Mustafa Kemal’in bile bilmediği bir serüven başlıyordu: Türkiye Büyük Millet Meclisi toplanacaktı. Alnına “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir” yazılacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi.
1920’ler dünyasında imparatorluklar çöker, kapitalizm emperyalizm aşamasına sıçrarken bir ulus-devlet kurmak, ulusal bağımsızlık ilan etmek devrimci bir adımdı ve Ankara’da toplanan adamlar devrimci bir adım attıklarını bilmeden devrimci bir adım atıyorlardı.
Peki sonra?
Sonrası bilinmiyor ama kestirilebiliyordu. Hain ilan edileceklerdi. İstanbul Hükümeti’ne başkaldırmış asiler olarak gıyaplarında idama mahkûm edileceklerdi.
600 yıllık bir imparatorluğun sonunda, kuruluş günlerindeki gibi Anadolu’yla sınırlı kalmış toprakları üstünde ilk kez “Padişah efendimizin, Halife hazretlerinin” iradesi ve buyruğu dışında bir siyasal irade oluşturuluyordu: Türkiye Büyük Millet Meclisi...
Peki, sonra?
Sonrası savaş demekti. Yenilmiş, dağıtılmış, derme çatma silahlarıyla acınacak ölçüde güçsüz düşmüş bir ordu kalıntısıyla sürdürülecek bir savaş.
Bir imparatorluğu 600 yıl boyunca taşıyan Anadolu halkına, kendi ulus-devletini kurma hakkını tanımayan “yedi düvel”e karşı verilecek bir savaş.
Ankara’da, Osmanlı İmparatorluğu toprakları üstünde son ulus-devleti kuracak adamlar toplandı. Trakya mebusları, Ege mebusları, Kürdistan, Lazistan, Dersim mebusları Ankara’da buluştular, omuz omuza verdiler, el ele tutuştular.
Göze alanlardı...
Türkiye Büyük Millet Meclisi kuruldu...
23 Nisan 1920’ydi.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları