Aydın Engin

Devlet terörü olmaz öyle mi? Hele bir okuyun bakalım...

18 Eylül 2015 Cuma

Dün bitiremediğim Tırmık’ta sormuştum: Ya devletin kendisi yasadışına çıkarsa...
Yine bir eposta sağanağına tutuldum. Devlet tapıncı bu ülkede ne kadar yaygın ve köklüymüş. Akademik rütbesi olan zatlar bile “devlet terörü” terimini önüne ille bir sözdeeklemeden kullanamıyorlar.
Sözde” takısı hiçbirimize yabancı değil. Mesela “Sözde Ermeni sözde soy sözde kırımı” gibi cümlelere az rastlamadık.
Pek çok (şaşılacak kadar çok) okur devlet terörü terimine itiraz etmekte. Endazeyi kaçırıp, “Siz bu kafayla ülkeyi bir iç savaştan kurtaran 12 Eylül’ün de devlet terörü yaptığını savunursunuz” gibi üst düzey(!) zekâ ve algı belirtisi cümleler kuran biri bile var.
Niyetim okurla didişmek değil.
Tamam, peki, kabul. Asya despotizminin gelenekleri ile yoğrulmuş yüce Türk devleti terör uygulamaz ve asla uygulamamıştır.
Tamam mı? Rahatladınız mı?
Şimdi devlet terörü uygulamış bir ülkeden, hem de demokrasi standardı yüksek sayılan bir ülkeden, Federal Almanya’dan söz edeceğim. Buna da itiraz etmezsiniz umarım.

***

RAF (Kızıl Ordu Fraksiyonu) 70’li yılların Almanya’sında su katılmamış bir terör örgütüydü. Bombalar patlatıyor, Nazi dönemine dayanan geçmişleri kanlı, iri kıyım işadamlarını, finans baronlarını, bu arada onların polis memuru korumalarını, süpermarket bekçilerini filan da öldürüyorlardı.
Anderas Baader, Gudrun Enslin, Ulrike Meinhof, Irmgard Möller ve Jan Karl Raspe’den oluşan önder kadro tutuklandı ve yalnız Federal Almanya’nın değil belki de yeryüzünün en iyi korunan, yüksek güvenlikli Stammheim Hapishanesi’ne kondular.
RAF’ın ikinci takımı, arkadaşlarını kurtarmak için Alman İşverenler Derneği Başkanı, Nazi eskisi Schleyer’i kaçırdılar. Ardından 4 Filistinli gerilla yine RAF önderlerinin serbest bırakılması için Lufthansa yolcu uçağını kaçırıp Mogadişu Havalimanı’na indirdiler.
Alman hükümeti teröristlerle uzlaşmayı reddetti.
Tuhaf bir kriz oturumu düzenlendi. Oturuma Başbakan, İçişleri ve Dışişleri bakanları, ana muhalefet lideri ve Münih Belediye Başkanı katıldı. Bu ekibin ne yasalarda, ne anayasada yeri yoktu. Bir karar verdiler: 1977’nin 17 Ekim’ini 18 Ekim’e bağlayan gece yarısında Alman anayasası 15 dakikalığına askıya alındı. O 15 dakikaiçinde Mogadişu’daki uçağa Alman Özel Harekât Timleri baskın düzenlediler ve dört hava korsanını öldürdüler. Aynı dakikalarda Stammheim Hapishanesi’nde Andreas Baader, Gudrun Enslin ve Jan Karl Rasper tabanca kurşunları ile vurulmuş olarak, Irmgard Möller ise dört yerinden bıçaklanmış olarak bulundular. İlk üçü ölmüştü. Möller ise çok ağır yaralıydı.
Alman medyası ertesi sabah RAF önder kadrosunun Mogadişu baskınının başarısızlığından dolayı intihar ettiklerini yazdı. Dev bir medya kampanyası ile bütün dünya bu intihara inandırıldı.
Stammheim gibi bir hapishaneye denetim dışı sinek bile giremezken üç tabancanın nasıl girdiğini, mermi seslerinin neden duyulmadığını soranların sesi bastırıldı. Adli tıp biliminin temel ilkesi “İntihar etmek isteyen kendini sadece bir defa bıçaklayabilir. İkinci ve daha fazla bıçaklama bilimsel olarak mümkün değildir” der. Oysa Irmgard Möller tam dört ölümcül bıçak yarası almıştı. Bu da sorulamadı.
Anayasanın çeyrek saat için askıya alınması ise hiçbir zaman kabul edilmedi. O geceki oturumun tutanağı hâlâ devlet sırrı olarak ulaşılamazlık taşıyor.
Ne dersiniz hanımlar beyler: Devletin kendisi yasadışına çıkar ve devlet terörü uygular mıymış, uygulamaz mıymış?
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları