Aydın Engin

Cumartesi günü 'salı' konuşması

17 Ocak 2016 Pazar

Cumhuriyet, CHP’nin çok önemli olacağı söylenen 35. olağan kurultayına Ankara ekibinin yanı sıra İstanbul’dan da takviye yolladı. Üstelik Hikmet Çetinkaya, Ayşe Yıldırım yetmemiş gibi beni da aralarına kattılar. Yoğun kar yağışının hava trafiğini allak bullak ettiği Brüksel’den gece dönüp sabahın köründe Ankara’nın yolunu tuttum. “Yav bırakın beni İstanbul’dan takviyeye bile gerek yok. Ankara bürosunun çalışkan karıncaları halleder” deyip kaytarmak istedim ama yutturamadım.

Sonuç: Ankara’dayım.

İkinci sonuç: Yanlış yaptım.

Kurultayın ilk gününün beklenen ve kurultayın yönünü, içeriğini belirleyici olacağı söylenen Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu konuşmasını notlar tutarak, “çok ciddi siyasal analizci gazeteci” pozunda baştan sona dinledim. İstanbul’da kalıp TV’den de dinleyebilirdim.

Kurultayda olup biteni, perde arkasını, perde önünü, perdenin sağını solunu sahici haberci arkadaşlarım ayrıntısı ile aktaracaktır.

Ben bu Tırmık’a başlık olan cümle ile yetinebilirim:

Öteki siyasi parti liderleri gibi Kılıçdaroğlu’nun salı günleri Meclis grubunda yapacağı (ya da yaptığı) konuşmayı bu defa cumartesi günü dinledik.

O kadar…

***

Bugün, yani kurultayın ikinci günü parti meclisi (PM) belirlenecek.

CHP’nin 35. kurultayının önemi de Kılıçdaroğlu’nun ilk günkü konuşmasında değil, bugünkü PM listesinde yansıyacak.

Bunu “Eski hamam, eski tas, sadece tellaklar değişti” diyen halk deyimi ile değerlendirmek yanlış.

Özellikle siyasal partilerde yönetim kademesini belirleyecek seçimlerde ortaya çıkabilecek köklü değişiklikler de önem taşır ve hayırlara vesile olabilir…

Günü birlik siyasetten bir örnek: “Akademisyenler Bildirisi”ne CHP’den ilk tepki Haluk Koç ve Sezgin Tanrıkulu’ndan geldi. Bu iki değerlendirmenin özü taban tabana zıt. Düşünceyi açıklama özgürlüğü ekseninde tartıya vurursak bugün yapılacak PM seçimlerinde Haluk Koç çizgisi mi, Sezgin Tanrıkulu çizgisi mi ağır basacak?

***

Kurultayın sloganı “Demokrasi - Değişim - Kardeşlik.”

Peki, bir yandan demokrasi deyip bir yandan 12 Eylül Anayasası’nın ilk dört maddesini kırmızı çizgi olarak benimseyen bir anlayış uyum içinde, birbiri ile çelişmeden bir arada olabilir mi?

Kardeşlik derken besbelli ki etnik ve dinsel ayrımcılığı reddeden, eşit haklı yurttaşlık ilkesini benimseyen bir çizgi anlatılmakta. Peki, bu kurultay Kürt illerinden tek bir milletvekili çıkaramamakta somutlanan siyasal yenilgi ile hesaplaşmadan mümkün olabilir mi?

Değişim dendiğinde sosyal demokrasinin derinleşmesi kastediliyor olsa gerek. Acaba hangi sosyal demokrasi kastediliyor ve hedefleniyor? Serbest piyasa ekonomisini benimseyen, kapitalizmin doğasından kaynaklanan adaletsizlikleri sadece yumuşatmaktan ibaret bir siyasal yörüngeye oturmuş bugünkü Avrupa (özellikle Almanya, Fransa ve İtalya) sosyal demokrat partilerin çizgisi mi, yoksa sosyal demokrasinin ideolojik köklerinde yatan çizgi mi?

Hele PM listesi kesinleşsin, hele MYK belli olsun, sorulara ondan sonra cevap aramak daha doğru olacak…

CHP kurultayının ilk gününden bu kadarla yetinelim…

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları