Aydın Engin

Çok sıkıcı bir yazı

26 Ekim 2015 Pazartesi

Son dönemece girdik. Haftaya bugün saçımız ak mı, kara mı öğrenmiş olacağız. Önümüzdeki dönemde yaşamımızda AKP elebaşılarının hangi ağırlıkta yer alacaklarını da öğrenmiş olacağız.
Eh biz gazeteci milleti de şöyle rahat bir soluk alıp, arkamıza yaslanıp, zaman ve iş baskısı olmadan -mesela- bir tas kahve içebileceğiz.
Bu hafta ise epey zor geçecek gibi. Kendi adıma bu Tırmık’ı bitirip gazeteye yolladıktan sonra İstanbul’da AKP’nin “miting müsameresi”ni izlemek zorundayım. Düşünün, Başbakan Davutoğlu belki de saatlerce konuşacak ve ben Yenikapı Meydanı’na kazık kakıp mitingin sonuna kadar beklemekle yükümlüyüm. O saatleri hasarsız atlatabilirsem geçen hafta başladığım partilerin kahve toplantılarına ve ev ziyaretlerine “davetsiz konuk” olmaya devam edeceğim.
Geri kalan çok az vakitte de eşin dostun, tanıdık tanımadık bir sürü kişinin “Engin Bey siz gazetecisiniz bilirsiniz, ne olur sizce seçim sonucu” gibi ahret sorularına cevap yetiştirmeye çabalayacağım.
Oysa ne ben, ne başka gazeteciler hafta sonundaki seçimin sonucunu şimdiden biliyor. Bilmeleri de mümkün değil. Tahmin bile neredeyse olanaksız. Çünkü kıl payı farkların sonucu belirleyeceği bir seçim yaşayacağız. Tek bildiğimiz, sonuçları itibarıyla çok yakıcı olabilecek bir seçime giriyoruz.
O yüzden de hafta boyunca kıl payı farkları etkileyebilecek çabalar da yakıcı önem taşıyor. Siyasi partilerin, milletvekili adaylarının, parti aktivistlerinin göstereceği çabadan, seçim propagandası çalışmalarından söz etmiyorum.
Seçmen yurttaşlardan söz ediyorum.
AKP’nin hinoğluhin mollaları Cumhuriyet Bayramı bahanesi ile beş güne çıkarıverdikleri tatilin genel olarak CHP seçmenleri için “çekici” olabileceğini hesapladılar. Çok da yanlış hesap değil..
Buna bir de “Yav bütün seçim anketleri 7 Haziran’daki sonucun değişmeyeceğini gösteriyor. Yani ben sandığa gitsem ne olur, gitmesen ne olur” diyen aymazları ekleyin.
Şu beş günlük resmi tatili, tatil beldelerinde geçireceklere ne seçmen ne de yurttaş deneceğinde, denmemesi gerektiğinde mutabık olalım.
Bu beş gün, işe gitmek yükümlüğü de olmayan seçmen yurttaşlar için altın değerinde fırsattır. Alt kattaki, üst kattaki, sağdaki, soldaki, karşıdaki komşulardan başlayıp yayılabileceği kadar geniş bir alana yayılarak 1 Kasım’ın Türkiye için neden ve ne kadar yaşamsal, ne kadar yakıcı bir gün olduğunu bıkıp usanmadan anlatmak; sabırla anlatmak; kıl payı farkları daha özgür, daha eşitlikçi ve barış içinde yaşayan bir Türkiye için etkilemek…
Hem yurttaş, hem seçmen olmanın olmazsa olmaz koşulu bu olsa gerek…

***

Buraya kadar yazdıklarımı okudum.
Neredeyse sadece öğüt veriyor.
Bence sıkıcı bir yazı olmuş. Hatta çok sıkıcı bir yazı…
Biliyorum. Ama şunun sırasında bir hafta kaldı. Biraz sıkılalım.
Biraz sıkılıp elimizden geleni yapmazsak sonra çok, ama çok, ama çok çok sıkılacağız.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları