Aydın Engin

Bukalemun çıldırdı, sıra Kafka’da...

29 Haziran 2017 Perşembe

Bukalemunu bir İskoçyalının ekose eteğinin üstüne koymuşlar; hayvancık çıldırmış.
Devlet ve yargı bürokrasisini anlatan Dava romanının yazarı Franz Kafka’ya Cumhuriyet’in finans sorumlusu Emre İper arkadaşımızın 84. gününe basan tutukluluğunun “gerekçesi”ni ve sonrasında yaşananları anlatırlarsa Kafka inanmaz. Doğruluğuna ikna olunca da çıldırır.
Yani...
Kendinizi güvenceye alın, bu Tırmık’ı okumaya öyle başlayın. Sonra uyarmadı demeyin.
Buyrun.

***

Bu yılın 6 Nisan’ında Cumhuriyet soruşturmasının iddianamesi nihayet açıklandı. O gün Cumhuriyet’in muhasebe servisinde çalışan Emre İper arkadaşımız geldi ve sordu
“Abiler, iddianamede bizim Muhasebe Müdürü Günseli Özaltay Ablamız ile eski Muhasebe Müdürümüz Bülent Yener’in telefonlarında Y. E. İ. adlı ByLock kullanıcısı olan biriyle görüştükleri yazıyor. O Y. E. İ. benim adımın kısaltılmışı, Yusuf Emre İper yani. Telefon numarası da benim telefonum. Bende niye ByLock olsun ki?”
Böylece Kafka’nın bile aklına gelmeyecek “macera” başladı.
Emre İper ve avukat arkadaşlarımız hemen (evet hemen) bilişim ve adli bilişim uzmanı, aynı zamanda “Yeminli adli bilirkişi” olarak uzmanlığı mahkemelerce resmen kabul edilmiş Koray Peksayar’a başvurdular. Çok kısa bir incelemeden sonra uzman Peksayar, Emre İper’in cep telefonunda ByLock filan bulunmadığını çok ayrıntılı bir raporla kanıtladı.
Ancak rapor geç kalmıştı. Ertesi gün, 7 Nisan sabaha karşı Emre İper’in eve basıldı ve gözaltına alındı. Avukatlar bilirkişi raporunu savcılığa sundular ama herhangi bir sonuç alınmadı. Savcılık ve mahkeme uzman bilirkişinin raporuna itibar etmiyor, polisin raporunu beklemeyi tercih ediyordu.
Emre İper 15 günlük bir gözaltı süresinin ardından sulh ceza hâkimliğince tutuklandı ve “Silivri zindanına” kondu. Polisin raporu ise o gün bu gündür gelmedi. Oysa iki saatlik bir çalışma o telefonda “ByLock var mı, yok mu” sorusuna cevap vermeye yetiyordu.
Emre İper’in avukatları Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen bir soruşturmada tek satırla geçen “Emre İper’in telefonunda ByLock var” iddiasının belgesini istediler.
Ankara Başsavcılığı 30 Mayıs’ta bu başvuruyu cevapladı: “İstanbul savcılığına sorun. Dosya oraya gönderildi.”
Oraya soruldu. İstanbul savcılığı “Öyle bir bilgi Ankara’dan bize gelmedi” diye cevap verdi.
O sırada Cumhuriyet davasını görecek olan 27. Ağır Ceza Mahkemesi, iddianamede ileri sürülen suçlama ve saçmalamalarla ilgili bütün savcılıklara ve resmi kurumlara yazı yazarak bilgi istedi.
“O dosyayı biz İstanbul’a yolladık” diyen Ankara Başsavcılığı, mahkemenin yazısına 4 Mayıs günü yazılı cevap verdi:
“2016/180056 sayılı dosya bizde derdest olup soruşturması devam etmektedir.”
Buyrun buradan yakın...

***

Kafka olsa çıldırırdı” dediğimiz macera bugün bu durumda. “Emre İper’in telefonunda ByLock var mı, yok mu” sorusuna yüce Türk yargısı 84 gündür cevap vermiyor. Emre İper de 84 gündür Silivri’de volta atıyor.
Oysa Emre İper soruşturmasını yürüten İstanbul savcılığı, mesela savcı Yasemin Baba, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Bilişim Suçları Bölümü’ne telefon edip “Tez vakitte o telefonda ByLock var mı yok mu bana bildirin” dese, iki saat sonra cevabını alır ve herhalde telefonunda ByLock olmadığı baştan belli olan Emre İper’in üçüncü ayını doldurmak üzere olan tutukluluğunun kaldırılmasını ister.
Yargı, hukuku savunmak için var. Hukuk adaleti savunmak için var. Savcılar da tam bunun için var.
Görelim bakalım. 84 günlük bir gecikmeye rağmen savcılık “Emre İper ayıbını” çözmek için bizleri yargı bürokrasisinin ardında koşturmayı mı yeğleyecek, yoksa kendisi adaletin gereğini yerine getirmeyi mi?
Hukuk bilgeleri “Geç kalan adalet, adalet değildir” derler.
Görelim bakalım...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları